100. Yılında Lozan Barış Antlaşması

Stok Kodu:
9789751757067
Boyut:
13.5 x 21 cm
Sayfa Sayısı:
xii + 120
Basım Yeri:
Ankara
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
100,00
Taksitli fiyat: 12 x 10,67
1 adet mevcut
9789751757067
229260
100. Yılında Lozan Barış Antlaşması
100. Yılında Lozan Barış Antlaşması
100.00

 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı -ya da daha net bir ifadeyle Birinci Paylaşım Savaşı- “Düvel-i Muazzama” nın, yani Batılı Büyük Devletlerin, Şark Meselesine son noktayı koymayı planladığı bir kriz dönemiydi. Bekledikleri gibi, Osmanlı Devleti’nin taraf olduğu grup savaşı kaybetmiş ve çok ağır hükümler içeren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesini imzalamak mecburiyetinde bırakılmıştı. Bu ateşkes Osmanlının sonunu belgelemekteydi yani Osmanlı Devleti bu tarih itibariyle fiilen ortadan kalkmıştı. Savaşın galipleri iki yıl içerisinde Osmanlı’ya dayatacakları barış planının hazırlığı ile uğraşmış ve tüm çıkarların uzlaştırıldığı ortak bir metin üzerinde varılan mutabakat sonrası bu belgeyi imzalatmak amacıyla İstanbul Hükümetini Paris’e davet etmişlerdi. Paris’in banliyösü Sevr’de 10 Ağustos 1920 de Osmanlı delegasyonuna dikte ettirilen ve 433 maddeden oluşan barış antlaşması 600 yıllık İmparatorluğun da sonunu belgelemekteydi: Şark Meselesi nihayet son bulmuştu. Ama beklenmeyen bir gelişme tüm bu süreci tersine çevirecek ve “geldikleri Orta Asya topraklarına geri gönderilmesi” planlanan Türkler, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde verdikleri Millî Mücadele’yi (1919-1922) kazanarak Anadolu coğrafyasında tutunmayı başaracaklar ve Ankara Hükümeti olarak Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkesini, İstanbul hükümetinin imzalamış olduğu Mondros Ateşkesinin yerine oturtacaklardı. Şimdi sıra Osmanlı Devleti’ne dikte ettirilen ve hiçbiri tartışılmayan 433 maddesiyle İmparatorluğu tarih sahnesinden kaldıran Sevr Barış Antlaşması yerine devletlerin eşitliği prensibi çerçevesinde müzakere ve uzlaşıyla elde edilen Lozan Barış Antlaşmasını koymaya gelmişti. Osmanlı Devleti'nin imzalamış oladuğu Mondros Ateşkes Anttlaşmasının tarihi olan 30 Ekim 1918'den, Ankara Hükümeti'nin 24 Temmuz 1923'de imzalamış olduğu Lozan Barış Antlaşmasına kadar geçen beş yıllık süre içinde yaşanan gelişmeler Türk tarihi açısından son derece büyük bir öneme sahiptir. Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle yeni Cumhuriyetin kuruluşuna giden bu süreçte Lozan'ın arka planı oluşturulmuştur.  Türklerin Yunan ordusu karşısındaki galibiyetleri ile Milli Mücadele'nin ilk safhası kazanılmış, bu kazanımı takibeden süreçte imzalanan ve Mondros'un yerine ikame edilen Mudanya Ateşkesi ile ikinci safha geçilmiş, nihayet Lozan'da üçüncü aşamaya gelinmişti. Artık savaş sona ermiş, insiyatif askerlerden diplomatlara geçmiş ve masa etrafındaki görüşmelerle, diplomasi devreye sokulmuştu. Birbirlerine taban tabana zıt olan görüşler karşılıklı uzlaşma ve feragat ile ortak paydada buluşturulacaktı. Taraflar akılcı ve mantıklı düşünce çerçevesinde içinde bulundukları durumu gerçekçi değerlendirerek istenilen sonuca ulaşmayı başarmışlar ve ortak bir paydada buluşmuşlardı. Lozan Konferansı Türkiye için bir dönüm noktasıdır. 24 Temmuz 1923'de imzalan antlaşma, yeni kurulacak olan bağımsız Türkiye'nin uluslararası alanda tanınmasını getirmiş, Türkiye'yi Batılı ülkelerle eşit statüye taşımıştır. Misak-ıMilli'nin çerçevesinde çizilen hedeflerle eski Osmanlı topraklarının geleceği belirlenmiş, Müttefikler bağımsız ve egemen ulus devleti tanımak durumunda kalmışlardır. İşte bu eserde, sahada verilen askeri mücadelenin, diplomasi masasında verilen şekline tanık olacağız ve ele alına konular ve ulaşılan çözümler çerçevesinde varılan sonda bu anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti için önemine değineceğiz.

 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı -ya da daha net bir ifadeyle Birinci Paylaşım Savaşı- “Düvel-i Muazzama” nın, yani Batılı Büyük Devletlerin, Şark Meselesine son noktayı koymayı planladığı bir kriz dönemiydi. Bekledikleri gibi, Osmanlı Devleti’nin taraf olduğu grup savaşı kaybetmiş ve çok ağır hükümler içeren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesini imzalamak mecburiyetinde bırakılmıştı. Bu ateşkes Osmanlının sonunu belgelemekteydi yani Osmanlı Devleti bu tarih itibariyle fiilen ortadan kalkmıştı. Savaşın galipleri iki yıl içerisinde Osmanlı’ya dayatacakları barış planının hazırlığı ile uğraşmış ve tüm çıkarların uzlaştırıldığı ortak bir metin üzerinde varılan mutabakat sonrası bu belgeyi imzalatmak amacıyla İstanbul Hükümetini Paris’e davet etmişlerdi. Paris’in banliyösü Sevr’de 10 Ağustos 1920 de Osmanlı delegasyonuna dikte ettirilen ve 433 maddeden oluşan barış antlaşması 600 yıllık İmparatorluğun da sonunu belgelemekteydi: Şark Meselesi nihayet son bulmuştu. Ama beklenmeyen bir gelişme tüm bu süreci tersine çevirecek ve “geldikleri Orta Asya topraklarına geri gönderilmesi” planlanan Türkler, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde verdikleri Millî Mücadele’yi (1919-1922) kazanarak Anadolu coğrafyasında tutunmayı başaracaklar ve Ankara Hükümeti olarak Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkesini, İstanbul hükümetinin imzalamış olduğu Mondros Ateşkesinin yerine oturtacaklardı. Şimdi sıra Osmanlı Devleti’ne dikte ettirilen ve hiçbiri tartışılmayan 433 maddesiyle İmparatorluğu tarih sahnesinden kaldıran Sevr Barış Antlaşması yerine devletlerin eşitliği prensibi çerçevesinde müzakere ve uzlaşıyla elde edilen Lozan Barış Antlaşmasını koymaya gelmişti. Osmanlı Devleti'nin imzalamış oladuğu Mondros Ateşkes Anttlaşmasının tarihi olan 30 Ekim 1918'den, Ankara Hükümeti'nin 24 Temmuz 1923'de imzalamış olduğu Lozan Barış Antlaşmasına kadar geçen beş yıllık süre içinde yaşanan gelişmeler Türk tarihi açısından son derece büyük bir öneme sahiptir. Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle yeni Cumhuriyetin kuruluşuna giden bu süreçte Lozan'ın arka planı oluşturulmuştur.  Türklerin Yunan ordusu karşısındaki galibiyetleri ile Milli Mücadele'nin ilk safhası kazanılmış, bu kazanımı takibeden süreçte imzalanan ve Mondros'un yerine ikame edilen Mudanya Ateşkesi ile ikinci safha geçilmiş, nihayet Lozan'da üçüncü aşamaya gelinmişti. Artık savaş sona ermiş, insiyatif askerlerden diplomatlara geçmiş ve masa etrafındaki görüşmelerle, diplomasi devreye sokulmuştu. Birbirlerine taban tabana zıt olan görüşler karşılıklı uzlaşma ve feragat ile ortak paydada buluşturulacaktı. Taraflar akılcı ve mantıklı düşünce çerçevesinde içinde bulundukları durumu gerçekçi değerlendirerek istenilen sonuca ulaşmayı başarmışlar ve ortak bir paydada buluşmuşlardı. Lozan Konferansı Türkiye için bir dönüm noktasıdır. 24 Temmuz 1923'de imzalan antlaşma, yeni kurulacak olan bağımsız Türkiye'nin uluslararası alanda tanınmasını getirmiş, Türkiye'yi Batılı ülkelerle eşit statüye taşımıştır. Misak-ıMilli'nin çerçevesinde çizilen hedeflerle eski Osmanlı topraklarının geleceği belirlenmiş, Müttefikler bağımsız ve egemen ulus devleti tanımak durumunda kalmışlardır. İşte bu eserde, sahada verilen askeri mücadelenin, diplomasi masasında verilen şekline tanık olacağız ve ele alına konular ve ulaşılan çözümler çerçevesinde varılan sonda bu anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti için önemine değineceğiz.

Kapat