“Osmanlı mutfağıyla ilgili bir kitap hazırlama teklifine “evet” demeden önce bu mutfakla ilgili bilgilerim, sadece evlerde pişen ve İstanbul’daki lokantalarda herkesin tadabildiği birkaç “alaturka” yemekten öteye gitmiyordu. Gerçi üzerinde yaşadığım bu topraklarda, yüzyıllardan beri yaşamış ve göçmüş gitmiş insanların günlük hayatlarını, giyim kuşamlarını, ne yiyip ne içtiklerini oldum olası hep merak etmiş; iyi pişirilmiş bir imambayıldıyı, bir iç pilavı ve her çeşit baklavayı, herhangi başka bir yiyecekten her zaman üstün tutmuştum. Fakat, itiraf etmeliyim ki, bu tat ve bilgi kırıntılarının arkasındaki muhteşem mutfaktan hiç mi hiç haberim yoktu. Cehaletten kurtulmak ve “19. yüzyıl öncesi bu insanlar neler yerdi?” sorusuna bir cevap bulmak için, konuyla ilgili bulduğum her yazıyı okumaya çalıştım; okuyup yeni şeyler öğrendikçe müthiş keyif aldım ve cesaretim giderek arttı. Gün ışığına çıkan tarifleri “deşifre etmek”, denemek ve 21. yüzyıla uyarlamak için mutfağa girdim ve birkaç başarısızlık dışında, hayal bile edemediğim harika yemeklerle tanıştım. Yaz sıcağında iki kilo soğanı, bir buçuk saat hafif ateşte nar gibi oluncaya kadar kızarttık, üstüne yumurta kırıp yedik ve “Ne kadar hafif, harika bir yemek” dedik. Tatlı-ekşi yahniler, tarçınlı balıklar, tahıllı çorbalar pişirdik ve eş dost, çoluk çocuk iştahla yedik.Sonunda bu tariflerin kitaplaşabileceğine inandım ve yazma işine koyuldum.
Elinizdeki kitabın özel öyküsü işte böyle gelişti.”
–Marianna Yerasimos
“Osmanlı mutfağıyla ilgili bir kitap hazırlama teklifine “evet” demeden önce bu mutfakla ilgili bilgilerim, sadece evlerde pişen ve İstanbul’daki lokantalarda herkesin tadabildiği birkaç “alaturka” yemekten öteye gitmiyordu. Gerçi üzerinde yaşadığım bu topraklarda, yüzyıllardan beri yaşamış ve göçmüş gitmiş insanların günlük hayatlarını, giyim kuşamlarını, ne yiyip ne içtiklerini oldum olası hep merak etmiş; iyi pişirilmiş bir imambayıldıyı, bir iç pilavı ve her çeşit baklavayı, herhangi başka bir yiyecekten her zaman üstün tutmuştum. Fakat, itiraf etmeliyim ki, bu tat ve bilgi kırıntılarının arkasındaki muhteşem mutfaktan hiç mi hiç haberim yoktu. Cehaletten kurtulmak ve “19. yüzyıl öncesi bu insanlar neler yerdi?” sorusuna bir cevap bulmak için, konuyla ilgili bulduğum her yazıyı okumaya çalıştım; okuyup yeni şeyler öğrendikçe müthiş keyif aldım ve cesaretim giderek arttı. Gün ışığına çıkan tarifleri “deşifre etmek”, denemek ve 21. yüzyıla uyarlamak için mutfağa girdim ve birkaç başarısızlık dışında, hayal bile edemediğim harika yemeklerle tanıştım. Yaz sıcağında iki kilo soğanı, bir buçuk saat hafif ateşte nar gibi oluncaya kadar kızarttık, üstüne yumurta kırıp yedik ve “Ne kadar hafif, harika bir yemek” dedik. Tatlı-ekşi yahniler, tarçınlı balıklar, tahıllı çorbalar pişirdik ve eş dost, çoluk çocuk iştahla yedik.Sonunda bu tariflerin kitaplaşabileceğine inandım ve yazma işine koyuldum.
Elinizdeki kitabın özel öyküsü işte böyle gelişti.”
–Marianna Yerasimos