Bu eser, XVII. yüzyıl tarihçilerinden Nişancı Abdurrahman Abdi Paşa'nın Vekâyi'-nâme isimli eserinin tenkitli metni ve tarihî kaynak olarak değerlendirilmesidir.Abdi Paşa, Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın tahta çıktığı 1648 yılından itibaren vuku bulan hadiselerin bizzat şahidi olmuştur. 1648-1663 yılları arasındaki hadiseleri, her ne kadar daha önce telif edilmiş eserlerden yararlanarak yazmış ise de bu eserlerde mevzu edilen hadiselerin de mühim bir kısmının içinde yaşamıştır. Bu bakımdan yazdıkları güvenilir malumatı ihtiva etmektedir.Eserde müellifin bazı hadiseleri kendi bilgisi ve duydukları ile yetinmeyerek kaynağından tahkik ettiği de görülmektedir.Abdi Paşa öte yandan hazır bulunduğu hadiseleri anlatırken bazı konuşmaları aynen eserine almış, bunu güzel bir üslupla ifade etmiştir. Keza yukarıda da ifade edildiği gibi, eserine aldığı bazı takrir ve telhisleri, üzerinde değişiklik yapmadan aynen nakletmeyi uygun görmüştür.Vekayiname'yi dikkatle incelediğimizde üç kısımda mütalaa etmek mümkündür. Birinci kısımda 1058 (1648)'den 1074 (1663)'e kadar olan devreyi, kendisinden önceki kaynaklardan faydalanarak yazdığı görülmektedir. (vr.2b-51b).Vekayiname'nin ikinci kısım olarak itibaer edebileceğimiz kısmı ise müellifin vekayi tahririne memur oluşundan itibaren İstanbul Kaymakamlığı'na tayini dolayısıyla, padişahın ordu ile İstanbuldan ayrıldığı 21 Muharrem 1089 (14 Mart 1678) tarihine kadar geçen yaklaşık on beş yıllık devirdir. (ve.52a-142a). Üçüncü kısım ise 1089 (1678) yılında kendisinin sadaret kaymakamı olarak İstanbul'da kalması ile başlayan ve Basra valiliğine tayin edilmesine kadar devam eden (3 Ramazan 1093 - 5 Eylül 1682) devirdir. (vr. 143a-146b).
Bu eser, XVII. yüzyıl tarihçilerinden Nişancı Abdurrahman Abdi Paşa'nın Vekâyi'-nâme isimli eserinin tenkitli metni ve tarihî kaynak olarak değerlendirilmesidir.Abdi Paşa, Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın tahta çıktığı 1648 yılından itibaren vuku bulan hadiselerin bizzat şahidi olmuştur. 1648-1663 yılları arasındaki hadiseleri, her ne kadar daha önce telif edilmiş eserlerden yararlanarak yazmış ise de bu eserlerde mevzu edilen hadiselerin de mühim bir kısmının içinde yaşamıştır. Bu bakımdan yazdıkları güvenilir malumatı ihtiva etmektedir.Eserde müellifin bazı hadiseleri kendi bilgisi ve duydukları ile yetinmeyerek kaynağından tahkik ettiği de görülmektedir.Abdi Paşa öte yandan hazır bulunduğu hadiseleri anlatırken bazı konuşmaları aynen eserine almış, bunu güzel bir üslupla ifade etmiştir. Keza yukarıda da ifade edildiği gibi, eserine aldığı bazı takrir ve telhisleri, üzerinde değişiklik yapmadan aynen nakletmeyi uygun görmüştür.Vekayiname'yi dikkatle incelediğimizde üç kısımda mütalaa etmek mümkündür. Birinci kısımda 1058 (1648)'den 1074 (1663)'e kadar olan devreyi, kendisinden önceki kaynaklardan faydalanarak yazdığı görülmektedir. (vr.2b-51b).Vekayiname'nin ikinci kısım olarak itibaer edebileceğimiz kısmı ise müellifin vekayi tahririne memur oluşundan itibaren İstanbul Kaymakamlığı'na tayini dolayısıyla, padişahın ordu ile İstanbuldan ayrıldığı 21 Muharrem 1089 (14 Mart 1678) tarihine kadar geçen yaklaşık on beş yıllık devirdir. (ve.52a-142a). Üçüncü kısım ise 1089 (1678) yılında kendisinin sadaret kaymakamı olarak İstanbul'da kalması ile başlayan ve Basra valiliğine tayin edilmesine kadar devam eden (3 Ramazan 1093 - 5 Eylül 1682) devirdir. (vr. 143a-146b).