Adrianopol'den Edirne'ye Edirne ve Cİvarında Osmanlı Kültür ve Bilim Muhitinin Oluşumu (xiv - xvi yüzyıl)

Stok Kodu:
9786054238040
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
326
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-07
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
0,00
0,00
9786054238040
111722
Adrianopol'den Edirne'ye
Adrianopol'den Edirne'ye Edirne ve Cİvarında Osmanlı Kültür ve Bilim Muhitinin Oluşumu (xiv - xvi yüzyıl)
0.00

Osmanlı kültürü, oluşma safhasının büyük bir kısmını ona ev sahipliği yapan Edirne ve civa­rına borçludur. Bu borç, aradan geçen beş asırlık süreye rağmen hâlâ hakkıyla ödenememiştir. Bu çalışma, söz konusu borcun beş yıllık bir çalışmanın neticesinde biriken faizini ödeme teşebbüsüdür.

Osmanlı kültürünün XVI. yüzyılda birçok alanda ulaştığı doruk nokta itibariyle bundan önceki devrin bu yükselişin hem altyapısı hem de başlıca hazırlayıcısı olduğunu iddia etmek ilk bakışta kolay gibi gözükmekteyse de, erken dönem Osmanlı tarihine ve özellikle bilim konusuna ışık tutan kaynakların kıtlığı, söz konusu oluşum döneminin yansıtılmasını ve yorumlanmasını zorlaştırmaktadır. Edirne ve civarında dünya haritasında o zamana kadar var olmamış, yeni bir kültürel yapılanmanın göstergesi durumunda olan unsurlar nelerdir? Bu meseleye açıklık getirmek üzere şehrin Bizans döneminden başlayarak XVII. yüzyılına kadar gidilmektedir. Bu uzun yolculukta bize eşlik eden birçok seyyahın ve klâsik Osmanlı tarihçisinin bıraktığı Edirne notları, bir yandan şehrin günlük hayatını diğer yandan da mahallî kültürü belki de en muhtasar şekilde sergileyen şenlik hayatını tasavvur etmemize yardımcı olmaktadır.

Bizans döneminde sık sık el değiştiren Edirnede Kaleiçine sıkışıp kalan şehir hayatı yüzlerce yıl boyunca sadece askerî fonksiyon­lar ifa etmek zorunda kalmış, kültür adına günümüze fazla bir maddî-manevî birikim ulaşmamıştır.

Yarım asırlık genç bir devlete sahip olan Os­manlı kültürü, ıssızlaşan Trakya bölgesinin merkezinde, neredeyse sıfırdan başlayarak, Adrianopolis surları dı­şına taşıp akan yeni şehri, yıldızı henüz parlamaya baş­layan Osmanlı medeniyetinin nüfuzu için esas malzeme olarak kullanmıştır. Tabii bu, Osmanlı kültürünün oluş­masındaki Selçuklu ve Bizans gibi farklı kültürlerin tesi­rinin olmadığı anlamına gelmez. Bu tesir, Adrianopolisin Edirneye dönüşmesiyle birlikte Osmanlı kimliği altında şehre girmeye başlamıştır. Yine de Edirne, uzun bir zaman için Osmanlıyı temsil etme sta­tüsüne sahip oluşunu fizikî yapısından ziyade konuk ettiği, yetiştirdiği ve yolcu ettiği bilim adamlarına, zanaat­kârlarına ve sanatçılarına borçludur. Onların saye­sinde ikinci Osmanlı payitahtı, hâlis bir Edirne değil, Bursa-İznik-Konya-Kastamonu-Merzifon-Amasya-Ha­lep-Şiraz vs. kültür merkezlerinin Rumeliye kadar uza­nan katkı ve tesirlerin bir bileşimidir. Diğer bir ifadeyle, Edirnenin, biraz Anadolu, biraz İran, biraz Suriye ve Mısır olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Osmanlı kültürü, oluşma safhasının büyük bir kısmını ona ev sahipliği yapan Edirne ve civa­rına borçludur. Bu borç, aradan geçen beş asırlık süreye rağmen hâlâ hakkıyla ödenememiştir. Bu çalışma, söz konusu borcun beş yıllık bir çalışmanın neticesinde biriken faizini ödeme teşebbüsüdür.

Osmanlı kültürünün XVI. yüzyılda birçok alanda ulaştığı doruk nokta itibariyle bundan önceki devrin bu yükselişin hem altyapısı hem de başlıca hazırlayıcısı olduğunu iddia etmek ilk bakışta kolay gibi gözükmekteyse de, erken dönem Osmanlı tarihine ve özellikle bilim konusuna ışık tutan kaynakların kıtlığı, söz konusu oluşum döneminin yansıtılmasını ve yorumlanmasını zorlaştırmaktadır. Edirne ve civarında dünya haritasında o zamana kadar var olmamış, yeni bir kültürel yapılanmanın göstergesi durumunda olan unsurlar nelerdir? Bu meseleye açıklık getirmek üzere şehrin Bizans döneminden başlayarak XVII. yüzyılına kadar gidilmektedir. Bu uzun yolculukta bize eşlik eden birçok seyyahın ve klâsik Osmanlı tarihçisinin bıraktığı Edirne notları, bir yandan şehrin günlük hayatını diğer yandan da mahallî kültürü belki de en muhtasar şekilde sergileyen şenlik hayatını tasavvur etmemize yardımcı olmaktadır.

Bizans döneminde sık sık el değiştiren Edirnede Kaleiçine sıkışıp kalan şehir hayatı yüzlerce yıl boyunca sadece askerî fonksiyon­lar ifa etmek zorunda kalmış, kültür adına günümüze fazla bir maddî-manevî birikim ulaşmamıştır.

Yarım asırlık genç bir devlete sahip olan Os­manlı kültürü, ıssızlaşan Trakya bölgesinin merkezinde, neredeyse sıfırdan başlayarak, Adrianopolis surları dı­şına taşıp akan yeni şehri, yıldızı henüz parlamaya baş­layan Osmanlı medeniyetinin nüfuzu için esas malzeme olarak kullanmıştır. Tabii bu, Osmanlı kültürünün oluş­masındaki Selçuklu ve Bizans gibi farklı kültürlerin tesi­rinin olmadığı anlamına gelmez. Bu tesir, Adrianopolisin Edirneye dönüşmesiyle birlikte Osmanlı kimliği altında şehre girmeye başlamıştır. Yine de Edirne, uzun bir zaman için Osmanlıyı temsil etme sta­tüsüne sahip oluşunu fizikî yapısından ziyade konuk ettiği, yetiştirdiği ve yolcu ettiği bilim adamlarına, zanaat­kârlarına ve sanatçılarına borçludur. Onların saye­sinde ikinci Osmanlı payitahtı, hâlis bir Edirne değil, Bursa-İznik-Konya-Kastamonu-Merzifon-Amasya-Ha­lep-Şiraz vs. kültür merkezlerinin Rumeliye kadar uza­nan katkı ve tesirlerin bir bileşimidir. Diğer bir ifadeyle, Edirnenin, biraz Anadolu, biraz İran, biraz Suriye ve Mısır olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Kapat