"... At sırtında, altın işlemeli bir kaftan giymiş padişah, kavuğuna siyah balıkçıl tüylerinden iki sorguç takmış, biri alnının üstüne, diğeri sağ tarafına. Padişahla birlikte altın işlemeli kaftanları içinde iki kapıcıbaşı gidiyor. Padişahın bindiği ata baştanbaşa elmaslarla süslü, silme iri inciler dikilmiş görkemli bir örtü atılmış. Padişahın arkasından at sırtında giden içoğlanları üç köşeli başlıklar takmış ve kulaklarının önünden birer zülüf sarkıtmışlar, yalnızca bıyıkları var, hepsi de kırmızı kaftan giymişler. Arkalarından çeşit çeşit boru ve davullardan oluşan mehter takımı geliyor..."
Claes Ralamb, 1657'de, İsveç Kralı Karl X. Gustaf'ın elçisi olarak İstanbul'a gelmiş, Sultan IV. Mehmed'in alay-ı hümayununu büyük bir hayranlıkla izlemiş, ayrıntıları günlüğüne kaydetmişti.
İşte elinizdeki bu ciltli eserde yer alan Ralamb'ın yaptırdığı, bu alay-ı hümayunu ölümsüzleştiren yirmi yağlıboya tabloyla, Osmanlı saray mensuplarının kostümleriyle gösteren 121 suluboya resimden oluşan kıyafetname bize rengârenk bir 17. yüzyıl İstanbul manzarası sunuyor.
"... At sırtında, altın işlemeli bir kaftan giymiş padişah, kavuğuna siyah balıkçıl tüylerinden iki sorguç takmış, biri alnının üstüne, diğeri sağ tarafına. Padişahla birlikte altın işlemeli kaftanları içinde iki kapıcıbaşı gidiyor. Padişahın bindiği ata baştanbaşa elmaslarla süslü, silme iri inciler dikilmiş görkemli bir örtü atılmış. Padişahın arkasından at sırtında giden içoğlanları üç köşeli başlıklar takmış ve kulaklarının önünden birer zülüf sarkıtmışlar, yalnızca bıyıkları var, hepsi de kırmızı kaftan giymişler. Arkalarından çeşit çeşit boru ve davullardan oluşan mehter takımı geliyor..."
Claes Ralamb, 1657'de, İsveç Kralı Karl X. Gustaf'ın elçisi olarak İstanbul'a gelmiş, Sultan IV. Mehmed'in alay-ı hümayununu büyük bir hayranlıkla izlemiş, ayrıntıları günlüğüne kaydetmişti.
İşte elinizdeki bu ciltli eserde yer alan Ralamb'ın yaptırdığı, bu alay-ı hümayunu ölümsüzleştiren yirmi yağlıboya tabloyla, Osmanlı saray mensuplarının kostümleriyle gösteren 121 suluboya resimden oluşan kıyafetname bize rengârenk bir 17. yüzyıl İstanbul manzarası sunuyor.