9789750811876
82121
https://www.sahafium.com/kitap/beni-asla-birakma-p82121.html
Beni Asla Bırakma
0.00
Yayımlandığı yıl Time dergisi tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakmada yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanıyor.
Şimdi şehir dışında araba sürerken, hâlâ bana Hailsham'ı hatırlatan şeyler görüyorum. Sisli çayırların kenarından geçerken ya da bir vadinin yamacından aşağı inerken, büyük bir ev görürsem veya tepede düzenli sıralanmış kavak ağaçları gözüme çarparsa, kendime diyorum ki: "Belki budur, işte! Buldum sonunda! Burası gerçekten Hailsham!" Sonra bunun imkânsız olduğunu hatırlıyorum ve arabayı sürmeye devam ediyorum, düşüncelerim başka yerlere kayıyor. Özellikle de, şu kulübeler. Ülkenin her bir yanında görüyorum onları; küçük, beyaz, prefabrike binalar. Yan yana sıralı pencereleri çok yüksekte, neredeyse saçakların altına sıkıştırılmış gibi. 1950 ve 60'lı yıllarda bunlardan çok sayıda inşa etmişler sanırım, bizimkiler de o dönemde yapılmış olmalı. Ne zaman bu binalardan birinin yanından geçsem, gözden kaybolana kadar mutlaka bakıyorum ona, bu gidişle bir gün kaza yapacağım herhalde, ama bakmaya devam ediyorum. Çok olmadı, geçenlerde Worcestershire'da uzun ve boş bir yolda gidiyordum, bir kriket sahasının yanında, aynı bizim Hailsham'dakine benzer bir bina görür görmez, arabayı döndürüp ikinci kez bakmaya gittim.
Şimdi şehir dışında araba sürerken, hâlâ bana Hailsham'ı hatırlatan şeyler görüyorum. Sisli çayırların kenarından geçerken ya da bir vadinin yamacından aşağı inerken, büyük bir ev görürsem veya tepede düzenli sıralanmış kavak ağaçları gözüme çarparsa, kendime diyorum ki: "Belki budur, işte! Buldum sonunda! Burası gerçekten Hailsham!" Sonra bunun imkânsız olduğunu hatırlıyorum ve arabayı sürmeye devam ediyorum, düşüncelerim başka yerlere kayıyor. Özellikle de, şu kulübeler. Ülkenin her bir yanında görüyorum onları; küçük, beyaz, prefabrike binalar. Yan yana sıralı pencereleri çok yüksekte, neredeyse saçakların altına sıkıştırılmış gibi. 1950 ve 60'lı yıllarda bunlardan çok sayıda inşa etmişler sanırım, bizimkiler de o dönemde yapılmış olmalı. Ne zaman bu binalardan birinin yanından geçsem, gözden kaybolana kadar mutlaka bakıyorum ona, bu gidişle bir gün kaza yapacağım herhalde, ama bakmaya devam ediyorum. Çok olmadı, geçenlerde Worcestershire'da uzun ve boş bir yolda gidiyordum, bir kriket sahasının yanında, aynı bizim Hailsham'dakine benzer bir bina görür görmez, arabayı döndürüp ikinci kez bakmaya gittim.
Yayımlandığı yıl Time dergisi tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakmada yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanıyor.
Şimdi şehir dışında araba sürerken, hâlâ bana Hailsham'ı hatırlatan şeyler görüyorum. Sisli çayırların kenarından geçerken ya da bir vadinin yamacından aşağı inerken, büyük bir ev görürsem veya tepede düzenli sıralanmış kavak ağaçları gözüme çarparsa, kendime diyorum ki: "Belki budur, işte! Buldum sonunda! Burası gerçekten Hailsham!" Sonra bunun imkânsız olduğunu hatırlıyorum ve arabayı sürmeye devam ediyorum, düşüncelerim başka yerlere kayıyor. Özellikle de, şu kulübeler. Ülkenin her bir yanında görüyorum onları; küçük, beyaz, prefabrike binalar. Yan yana sıralı pencereleri çok yüksekte, neredeyse saçakların altına sıkıştırılmış gibi. 1950 ve 60'lı yıllarda bunlardan çok sayıda inşa etmişler sanırım, bizimkiler de o dönemde yapılmış olmalı. Ne zaman bu binalardan birinin yanından geçsem, gözden kaybolana kadar mutlaka bakıyorum ona, bu gidişle bir gün kaza yapacağım herhalde, ama bakmaya devam ediyorum. Çok olmadı, geçenlerde Worcestershire'da uzun ve boş bir yolda gidiyordum, bir kriket sahasının yanında, aynı bizim Hailsham'dakine benzer bir bina görür görmez, arabayı döndürüp ikinci kez bakmaya gittim.
Şimdi şehir dışında araba sürerken, hâlâ bana Hailsham'ı hatırlatan şeyler görüyorum. Sisli çayırların kenarından geçerken ya da bir vadinin yamacından aşağı inerken, büyük bir ev görürsem veya tepede düzenli sıralanmış kavak ağaçları gözüme çarparsa, kendime diyorum ki: "Belki budur, işte! Buldum sonunda! Burası gerçekten Hailsham!" Sonra bunun imkânsız olduğunu hatırlıyorum ve arabayı sürmeye devam ediyorum, düşüncelerim başka yerlere kayıyor. Özellikle de, şu kulübeler. Ülkenin her bir yanında görüyorum onları; küçük, beyaz, prefabrike binalar. Yan yana sıralı pencereleri çok yüksekte, neredeyse saçakların altına sıkıştırılmış gibi. 1950 ve 60'lı yıllarda bunlardan çok sayıda inşa etmişler sanırım, bizimkiler de o dönemde yapılmış olmalı. Ne zaman bu binalardan birinin yanından geçsem, gözden kaybolana kadar mutlaka bakıyorum ona, bu gidişle bir gün kaza yapacağım herhalde, ama bakmaya devam ediyorum. Çok olmadı, geçenlerde Worcestershire'da uzun ve boş bir yolda gidiyordum, bir kriket sahasının yanında, aynı bizim Hailsham'dakine benzer bir bina görür görmez, arabayı döndürüp ikinci kez bakmaya gittim.