9789754378238
141986
https://www.sahafium.com/kitap/beylikten-cihan-imparatorlugu-na-p141986.html
Beylikten Cihan İmparatorluğu'na
0.00
Bu kitap, Aşıkpaşaoğlu tadında yazılmış çağdaş bir Osmanlı kuruluş tarihidir.
Osmanlı, uç beyliklerinden biri iken, Osman Gazi'nin Selçuklu Sultanı'ndan aldığı bir fermanla, 1289'dan itibaren devlet olma yoluna girdi.
Rüyalarla, destanî motiflerle, kahramanlıklarla, fetihlerle, fedakârlık, sadakat, adalet ve yüce ülkülerle şuurlarda ve gönüllerde bir "devlet telakkisi" oluştura oluştura siyasî hükümranlığının sınırlarını gönüllerden ülkelere doğru genişletti; zamanla Karadeniz'i, Kızıldeniz'i tıpkı Marmara ve Azak gibi Türk Gölü haline getirdi. Tuna'yı, Nil'i, Dicle ve Fırat'ı hemen hemen Türk suları olarak türkülerine bile kattı. Ortasına kadar Avrupa'da yerleşti; Kafkaslara dayandı; Mezopotamya, Arabistan derken Yemen'de Hint Okyanusu sahillerinde durdu; Ekvator'un güneyine indi, Atlantik kıyılarına ulaşıp Kuzey Afrika2da hükümranlığını sürdürdü ve dünya yüzyıllarca Türk kudretinin atmosferini teneffüs etti... Bu bir destandır: Beylikten zirveye tırmanışın, Devlet-i Aliye yani "Yüce Devlet" oluşun destanıdır.
Ziya Nur Aksun, olaylarda objektif, değerlendirmelerde -elbette- subjektif, yani Türk gibi ve Türk'e göre düşünüp yorumlayarak bu destanî tarihi yazmıştır.
Tarih, şuur kazandırmak maksadıyla yazılı; topluma bir kanaat telkin etmeyen, bir bakış açısı kazandırmayan tarih, kuru bir kronolojik sıralamadan ibarettir ve hiçbir fayda sağlamaz.
Ancak, olayları yalansız dolansız, objektif olarak ele alıp değerlendirmek ve yorumunu ona göre yapmak, subjektif fakat doğru bir eylemdir. Doğru tarih ve faydalı tarihçilik budur.
İşte bu kitap, okunması kolay, tarih şuuru ve "devlet anlayışı" kazandıran bir metin olarak okuyucuya sunulmaktadır.
Osmanlı, uç beyliklerinden biri iken, Osman Gazi'nin Selçuklu Sultanı'ndan aldığı bir fermanla, 1289'dan itibaren devlet olma yoluna girdi.
Rüyalarla, destanî motiflerle, kahramanlıklarla, fetihlerle, fedakârlık, sadakat, adalet ve yüce ülkülerle şuurlarda ve gönüllerde bir "devlet telakkisi" oluştura oluştura siyasî hükümranlığının sınırlarını gönüllerden ülkelere doğru genişletti; zamanla Karadeniz'i, Kızıldeniz'i tıpkı Marmara ve Azak gibi Türk Gölü haline getirdi. Tuna'yı, Nil'i, Dicle ve Fırat'ı hemen hemen Türk suları olarak türkülerine bile kattı. Ortasına kadar Avrupa'da yerleşti; Kafkaslara dayandı; Mezopotamya, Arabistan derken Yemen'de Hint Okyanusu sahillerinde durdu; Ekvator'un güneyine indi, Atlantik kıyılarına ulaşıp Kuzey Afrika2da hükümranlığını sürdürdü ve dünya yüzyıllarca Türk kudretinin atmosferini teneffüs etti... Bu bir destandır: Beylikten zirveye tırmanışın, Devlet-i Aliye yani "Yüce Devlet" oluşun destanıdır.
Ziya Nur Aksun, olaylarda objektif, değerlendirmelerde -elbette- subjektif, yani Türk gibi ve Türk'e göre düşünüp yorumlayarak bu destanî tarihi yazmıştır.
Tarih, şuur kazandırmak maksadıyla yazılı; topluma bir kanaat telkin etmeyen, bir bakış açısı kazandırmayan tarih, kuru bir kronolojik sıralamadan ibarettir ve hiçbir fayda sağlamaz.
Ancak, olayları yalansız dolansız, objektif olarak ele alıp değerlendirmek ve yorumunu ona göre yapmak, subjektif fakat doğru bir eylemdir. Doğru tarih ve faydalı tarihçilik budur.
İşte bu kitap, okunması kolay, tarih şuuru ve "devlet anlayışı" kazandıran bir metin olarak okuyucuya sunulmaktadır.
Bu kitap, Aşıkpaşaoğlu tadında yazılmış çağdaş bir Osmanlı kuruluş tarihidir.
Osmanlı, uç beyliklerinden biri iken, Osman Gazi'nin Selçuklu Sultanı'ndan aldığı bir fermanla, 1289'dan itibaren devlet olma yoluna girdi.
Rüyalarla, destanî motiflerle, kahramanlıklarla, fetihlerle, fedakârlık, sadakat, adalet ve yüce ülkülerle şuurlarda ve gönüllerde bir "devlet telakkisi" oluştura oluştura siyasî hükümranlığının sınırlarını gönüllerden ülkelere doğru genişletti; zamanla Karadeniz'i, Kızıldeniz'i tıpkı Marmara ve Azak gibi Türk Gölü haline getirdi. Tuna'yı, Nil'i, Dicle ve Fırat'ı hemen hemen Türk suları olarak türkülerine bile kattı. Ortasına kadar Avrupa'da yerleşti; Kafkaslara dayandı; Mezopotamya, Arabistan derken Yemen'de Hint Okyanusu sahillerinde durdu; Ekvator'un güneyine indi, Atlantik kıyılarına ulaşıp Kuzey Afrika2da hükümranlığını sürdürdü ve dünya yüzyıllarca Türk kudretinin atmosferini teneffüs etti... Bu bir destandır: Beylikten zirveye tırmanışın, Devlet-i Aliye yani "Yüce Devlet" oluşun destanıdır.
Ziya Nur Aksun, olaylarda objektif, değerlendirmelerde -elbette- subjektif, yani Türk gibi ve Türk'e göre düşünüp yorumlayarak bu destanî tarihi yazmıştır.
Tarih, şuur kazandırmak maksadıyla yazılı; topluma bir kanaat telkin etmeyen, bir bakış açısı kazandırmayan tarih, kuru bir kronolojik sıralamadan ibarettir ve hiçbir fayda sağlamaz.
Ancak, olayları yalansız dolansız, objektif olarak ele alıp değerlendirmek ve yorumunu ona göre yapmak, subjektif fakat doğru bir eylemdir. Doğru tarih ve faydalı tarihçilik budur.
İşte bu kitap, okunması kolay, tarih şuuru ve "devlet anlayışı" kazandıran bir metin olarak okuyucuya sunulmaktadır.
Osmanlı, uç beyliklerinden biri iken, Osman Gazi'nin Selçuklu Sultanı'ndan aldığı bir fermanla, 1289'dan itibaren devlet olma yoluna girdi.
Rüyalarla, destanî motiflerle, kahramanlıklarla, fetihlerle, fedakârlık, sadakat, adalet ve yüce ülkülerle şuurlarda ve gönüllerde bir "devlet telakkisi" oluştura oluştura siyasî hükümranlığının sınırlarını gönüllerden ülkelere doğru genişletti; zamanla Karadeniz'i, Kızıldeniz'i tıpkı Marmara ve Azak gibi Türk Gölü haline getirdi. Tuna'yı, Nil'i, Dicle ve Fırat'ı hemen hemen Türk suları olarak türkülerine bile kattı. Ortasına kadar Avrupa'da yerleşti; Kafkaslara dayandı; Mezopotamya, Arabistan derken Yemen'de Hint Okyanusu sahillerinde durdu; Ekvator'un güneyine indi, Atlantik kıyılarına ulaşıp Kuzey Afrika2da hükümranlığını sürdürdü ve dünya yüzyıllarca Türk kudretinin atmosferini teneffüs etti... Bu bir destandır: Beylikten zirveye tırmanışın, Devlet-i Aliye yani "Yüce Devlet" oluşun destanıdır.
Ziya Nur Aksun, olaylarda objektif, değerlendirmelerde -elbette- subjektif, yani Türk gibi ve Türk'e göre düşünüp yorumlayarak bu destanî tarihi yazmıştır.
Tarih, şuur kazandırmak maksadıyla yazılı; topluma bir kanaat telkin etmeyen, bir bakış açısı kazandırmayan tarih, kuru bir kronolojik sıralamadan ibarettir ve hiçbir fayda sağlamaz.
Ancak, olayları yalansız dolansız, objektif olarak ele alıp değerlendirmek ve yorumunu ona göre yapmak, subjektif fakat doğru bir eylemdir. Doğru tarih ve faydalı tarihçilik budur.
İşte bu kitap, okunması kolay, tarih şuuru ve "devlet anlayışı" kazandıran bir metin olarak okuyucuya sunulmaktadır.