Bizans Dönemi’nde Anadolu / Anatolia in the Byzantine Period
İmparator I. Theodosius’un 395 yılında ölümünden sonra, Manş Denizi kıyılarından İran sınırına kadar uzanan geniş Roma toprakları batı ve doğu olarak ikiye ayrılır. Her ne kadar imparatorluğun batı parçası 5. yüzyılın ikinci yarısında tarihe karışsa da, Roma İmparatorluğu varlığını doğudaki topraklarında 1453 yılına kadar sürdürür. Başkenti Roma’dan Byzantion kentine (yeni adıyla Konstantinopolis’e) taşınan, zaman içerisinde Hıristiyanlaşan bu imparatorluk için “Bizans” adı, ilk kez 16. Yüzyılda Alman hümanist ve filolog Hieronymus Wolf tarafından kullanılmış, 19. yüzyıl ve sonrasında bu terim yaygınlaşmıştır. Ancak, bu kitapta bahsedilen insanlar kendilerini hep “Romalı”, devletlerini de “Roma İmparatorluğu” olarak adlandırmış; komşuları da onları “Romalılar” olarak bilmiştir.
Yaklaşık 11 yüzyıl boyunca varlığını sürdüren Bizans İmparatorluğu, Anadolu’da en uzunsüre hüküm süren devletlerden biri olmuştur. Ağırlıklı olarak Yunanca konuşulan ve Hıristiyan olan Bizans dünyasının coğrafi, beşerî ve ekonomik beşiği Anadolu’dur.
14. yüzyıl itibarıyla Anadolu’nun kaybedilmesi, kısa sürede imparatorluğun sonunu getirmiştir. 13. yüzyılın ortasında İmparator II. Theodoros Laskaris’in, mektuplarından birinde Anadolu’ya “Kutsal diyar, anam, Anadolu!” diye seslenmesi, bu toprakların imparatorluk için ne denli yaşamsal olduğunu göstermektedir.
Kitabın amacı, konusunda uzman yerli ve yabancı Bizantologların yazdığı 32 makale aracılığıyla hem Bizans kültürünün hem daha özelinde Bizans Anadolusu’nun bir sunumunu yapmaktır. Siyasi, bürokratik, askeri, iktisadi ve dini hayat hakkındaki makaleler, devlet aygıtı ve toplumsal yapı üzerine eğilirken; edebiyat, sağlık, sanat ve maddi izler temalı makaleler, gündelik hayatla ilgili değerli bilgiler sunmaktadır. Kitabın son bölümünde okuyucu, Bizans Anadolusu’nun farklı bölgelerine odaklanan makaleler üzerinden tarihsel bir yolculuğa davet edilmektedir.
After the death of Emperor Theodosius I in 395, the vast Roman lands stretching from the shores of the English Channel to the borders of Iran were divided into two realms, western and eastern. Although the western part of the empire faded away in the second half of the 5th century, the Roman Empire continued to exist in its eastern territories until 1453. The name “Byzantine” was used for the first time by the German humanist and philologist Hieronymus Wolf in the 16th century for this empire, whose capital was moved from Rome to the city of Byzantion (with its new name, Constantinople) and became Christian over time. This term became widespread in the 19th century and later.
However, the people that this book is about have always called themselves “Roman” and their state the “Roman Empire”, while their neighbors also knew them as “Romans”.
The Byzantine Empire that ruled for about 11 centuries is one of the states whose reign lasted the longest in Anatolia. Anatolia was the geographical, demographic, and economic cradle of this predominantly Greek-speaking Christian population and its culture. The loss of Anatolia as of the 14th century led to the end of the empire in a short time. The cry of Emperor Theodore II Laskaris – “Holy land, my mother, Anatolia!” – in one of his letters from the mid-13th century shows how vital these lands were for the empire.
This book aims to present both Byzantine culture and, more specifically, Byzantine Anatolia, through 32 articles by Turkish and foreign Byzantologists, who are experts in their respective fields. While the articles on political, bureaucratic, military, economic and religious life focus on the state apparatus and social structure, articles on literature, health, art, and material culture remains provide valuable information about daily life. In the articles that constitute the last part of the book, the reader is invited to a historical journey through different geographical regions of Byzantine Anatolia.
Bizans Dönemi’nde Anadolu / Anatolia in the Byzantine Period
İmparator I. Theodosius’un 395 yılında ölümünden sonra, Manş Denizi kıyılarından İran sınırına kadar uzanan geniş Roma toprakları batı ve doğu olarak ikiye ayrılır. Her ne kadar imparatorluğun batı parçası 5. yüzyılın ikinci yarısında tarihe karışsa da, Roma İmparatorluğu varlığını doğudaki topraklarında 1453 yılına kadar sürdürür. Başkenti Roma’dan Byzantion kentine (yeni adıyla Konstantinopolis’e) taşınan, zaman içerisinde Hıristiyanlaşan bu imparatorluk için “Bizans” adı, ilk kez 16. Yüzyılda Alman hümanist ve filolog Hieronymus Wolf tarafından kullanılmış, 19. yüzyıl ve sonrasında bu terim yaygınlaşmıştır. Ancak, bu kitapta bahsedilen insanlar kendilerini hep “Romalı”, devletlerini de “Roma İmparatorluğu” olarak adlandırmış; komşuları da onları “Romalılar” olarak bilmiştir.
Yaklaşık 11 yüzyıl boyunca varlığını sürdüren Bizans İmparatorluğu, Anadolu’da en uzunsüre hüküm süren devletlerden biri olmuştur. Ağırlıklı olarak Yunanca konuşulan ve Hıristiyan olan Bizans dünyasının coğrafi, beşerî ve ekonomik beşiği Anadolu’dur.
14. yüzyıl itibarıyla Anadolu’nun kaybedilmesi, kısa sürede imparatorluğun sonunu getirmiştir. 13. yüzyılın ortasında İmparator II. Theodoros Laskaris’in, mektuplarından birinde Anadolu’ya “Kutsal diyar, anam, Anadolu!” diye seslenmesi, bu toprakların imparatorluk için ne denli yaşamsal olduğunu göstermektedir.
Kitabın amacı, konusunda uzman yerli ve yabancı Bizantologların yazdığı 32 makale aracılığıyla hem Bizans kültürünün hem daha özelinde Bizans Anadolusu’nun bir sunumunu yapmaktır. Siyasi, bürokratik, askeri, iktisadi ve dini hayat hakkındaki makaleler, devlet aygıtı ve toplumsal yapı üzerine eğilirken; edebiyat, sağlık, sanat ve maddi izler temalı makaleler, gündelik hayatla ilgili değerli bilgiler sunmaktadır. Kitabın son bölümünde okuyucu, Bizans Anadolusu’nun farklı bölgelerine odaklanan makaleler üzerinden tarihsel bir yolculuğa davet edilmektedir.
After the death of Emperor Theodosius I in 395, the vast Roman lands stretching from the shores of the English Channel to the borders of Iran were divided into two realms, western and eastern. Although the western part of the empire faded away in the second half of the 5th century, the Roman Empire continued to exist in its eastern territories until 1453. The name “Byzantine” was used for the first time by the German humanist and philologist Hieronymus Wolf in the 16th century for this empire, whose capital was moved from Rome to the city of Byzantion (with its new name, Constantinople) and became Christian over time. This term became widespread in the 19th century and later.
However, the people that this book is about have always called themselves “Roman” and their state the “Roman Empire”, while their neighbors also knew them as “Romans”.
The Byzantine Empire that ruled for about 11 centuries is one of the states whose reign lasted the longest in Anatolia. Anatolia was the geographical, demographic, and economic cradle of this predominantly Greek-speaking Christian population and its culture. The loss of Anatolia as of the 14th century led to the end of the empire in a short time. The cry of Emperor Theodore II Laskaris – “Holy land, my mother, Anatolia!” – in one of his letters from the mid-13th century shows how vital these lands were for the empire.
This book aims to present both Byzantine culture and, more specifically, Byzantine Anatolia, through 32 articles by Turkish and foreign Byzantologists, who are experts in their respective fields. While the articles on political, bureaucratic, military, economic and religious life focus on the state apparatus and social structure, articles on literature, health, art, and material culture remains provide valuable information about daily life. In the articles that constitute the last part of the book, the reader is invited to a historical journey through different geographical regions of Byzantine Anatolia.