Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu Transzendental Fenomenoloji ile Transzendental Felsefenin Özüne Giriş

Stok Kodu:
9789753637853
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
220
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2007-04
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
9789753637853
30458
Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu
Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu Transzendental Fenomenoloji ile Transzendental Felsefenin Özüne Giriş
0.00
Tam adıyla Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu. Transzendental fenomenoloji ile transzendental felsefenin özüne girişEdmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, birkaç anlamda bir "ilk kitap": Önce, kendi söyleyişiyle "nerdeyse yarım yüzyıldan beri ÔBaşkasının Ben'i Sorunu' ile birlikte" olan Nermi Uygur'un yayımlanan ilk kitabı (1958); sonra, binlerce sayfalık Husserl arşivlerine dayanan ilk çalışma; üçüncü olarak da Türkçede "başka-ben" kavramı üzerine, dahası bu terimin kullanıldığı, ilk çalışma. Kitap, ayrıca "bilim dili olarak Türkçe"ye yaptığı katkılarla da belirgin bir önem taşıyor; nitekim, özellikle bu yanıyla, yayımlandığı 1958 yılında Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü'nü kazanmıştı. Bütün bu özellikleriyle, Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, özgün bir çalışma olarak, nice yıllara karşın hâlâ ilgi çekiyor, özellikle yurtdışında: "oldukça kısaltılmış biçimle Almanca yansısı, seyrek de olsa, Batı'daki sorun çevrelerinde bir katkı olarak zaman zaman anılmakta." Nermi Uygur, kitabın "Giriş"inde amacını şöyle açıklıyor: "Eldeki çalışmanın asıl amacı: başkasının ben'i sorunuyla ilgili olarak Husserl'in ileri sürdüğü77 savları, arkaplanlarından kalkarak, taşıdıkları güçlüklerin altını çizerekten, yeniden kurmak, nesnel bakımdan bağlı bulundukları -çok kez daha kuşatıcı- başka savların içine yerleştirmek, çepeçevre yorumlamaktır." Bu yapıtı, ilk basımından kırk yıl, 1972'deki tıpkıbasımından ise yirmi beş yıl sonra, Nermi Uygur'un bu yeni tıpkıbasım için yazdığı "önsözümsü anı-yorum"la sunuyoruz.

Tadımlık


"Başkasının Ben'i Sorunu" ile Yarım Yüzyıllık Birlikteliğim ya da Bir Fenomenoloji Serüveni


Nerdeyse yarım yüzyıldan beri "Başkasının Ben'i Sorunu" ile birlikteyiz. Kimi çökertici bir ağırlık üstümde, kimi sevindirici bir çekim; neye elatsam, bazan zorluklara iteler, bazan da hafifletici bir akışla beni içine alır başka-ben uğraşları. Özüme özgü yaşama-sözlüğümde kısacık bir deyim ama, nice onyıllar kuşatımlı yaşama-gerçekliğimde eşsiz önemi var. Duyumlarım, eylemlerim, karşılaşmalarım, şaşmalarım, değişimlerim, - kendimi bildim bileli, hep bu soruyla, ayrılmazcasına, örgülenerek sürüp gitmekte. Bu dünyadaki tarihim coğrafyamla, akla gelebilecek çeşit çeşit beden-düşünce-anlam-değer vargılarımı, canlı bir varlık olarak, hep bu soruyu sorma ve yanıtlama deneyişlerimle yaşadım içimde dışımda. Meğer 50 yıl olmuş. Pekçoğumuz gibi benim yaşamım da: tek sorunun yoğurduğu bir yaşam değil; türlü türlü sorunlara açıktır, sorunların her türlüsünü çağırır, üretir, gerektirir insan yaşamı. Bir deyime, yaşamın anayasası bu, yaşamak budur. İnancıma göre, yaşamımın belki birçok kişiye ilk bakışta tuhaf gelecek özelliğiyse: başkasının-ben'i sorununu her çağımda kesintisiz bir ırmak olarak yaşamımın en içinde bulmamdır. Benzetmeli konuşma ikliminde kalarak şöyle diyebilirim: bazan gürül gürül, bazan sessiz sessiz "başkasının ben'i sorunu" enginine akan bir ırmak benim yaşamım. İşte böyle bir bilinçle şimdi kendime bakınca, açık-seçik saptayabildiğim şu: Sorunu ilk kez dile getirdiğimde, rastlantı-gereklilik (daha uygun nasıl belirtebilirim, aşağı yukarı 50 yıl öncelerimdeydim?), Husserl'i tanıdığım o ilk aylarımla, birden, özümü hızla kaptırdığım yoğun gelişimli bir serüven "başkasının ben'i sorunu"yla başlamış oldu benim için. Edmund Husserl'de Başkasının-Ben'i kılığında bir kitap olarak yayımlanmasına dek daha 10 yıl kadar bir zaman yaşayacaktım kolkola, kucak kucağa sorunla, üzüntülü sevinçli. Özgeçmişimde başkasının ben'i ile Husserl'in birarada oluşu, gerçekten de, hem bilinç hem derinlik, hem sağlamlık, hem hız kazandırdı soruma. Şöyle ki, bu-yalnızca-benim-için-böyledir duygusuyla, son derece öznel birtakım ışınlarla gözlerim kamaşırken, Husserl'le nesnel paylaşımlı, bilimsel yapılı, felsefece kuşatımlı bir güvenceye kavuşmuştum artık. İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru güneşsi önemi yeniden önplana çıkan Husserl'e çok şey borçlu oluyorum böylece. Başkasının-ben'i diye yaşadığım öznel çekimli sorun çırpınışlarım, Husserl'le karşılaşmamla, felsefece, dolayısıyla da bilimce bir ortaklaşalığa erişmiş oldu. Böylece bir tutku durumundaki başkasının ben'i sorunu, düşünsel bir kültür uğraşına dönüştü benim için. "Başkasının ben'i" yöresinde yapıp ettiğim herşeyi, artık beni aşan bir sorun-geleneği içinde ele alabilecektim. Öyle oldu nitekim. Sorunumla ilgili arayışlarımda tutkuca hiçbirşey yitirmeksizin, Husserl'deki incelemelerimden edindiklerimle soruda derinleşip karınca kararınca bazı yanıtlara yüreklendim.
Tam adıyla Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu. Transzendental fenomenoloji ile transzendental felsefenin özüne girişEdmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, birkaç anlamda bir "ilk kitap": Önce, kendi söyleyişiyle "nerdeyse yarım yüzyıldan beri ÔBaşkasının Ben'i Sorunu' ile birlikte" olan Nermi Uygur'un yayımlanan ilk kitabı (1958); sonra, binlerce sayfalık Husserl arşivlerine dayanan ilk çalışma; üçüncü olarak da Türkçede "başka-ben" kavramı üzerine, dahası bu terimin kullanıldığı, ilk çalışma. Kitap, ayrıca "bilim dili olarak Türkçe"ye yaptığı katkılarla da belirgin bir önem taşıyor; nitekim, özellikle bu yanıyla, yayımlandığı 1958 yılında Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü'nü kazanmıştı. Bütün bu özellikleriyle, Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, özgün bir çalışma olarak, nice yıllara karşın hâlâ ilgi çekiyor, özellikle yurtdışında: "oldukça kısaltılmış biçimle Almanca yansısı, seyrek de olsa, Batı'daki sorun çevrelerinde bir katkı olarak zaman zaman anılmakta." Nermi Uygur, kitabın "Giriş"inde amacını şöyle açıklıyor: "Eldeki çalışmanın asıl amacı: başkasının ben'i sorunuyla ilgili olarak Husserl'in ileri sürdüğü77 savları, arkaplanlarından kalkarak, taşıdıkları güçlüklerin altını çizerekten, yeniden kurmak, nesnel bakımdan bağlı bulundukları -çok kez daha kuşatıcı- başka savların içine yerleştirmek, çepeçevre yorumlamaktır." Bu yapıtı, ilk basımından kırk yıl, 1972'deki tıpkıbasımından ise yirmi beş yıl sonra, Nermi Uygur'un bu yeni tıpkıbasım için yazdığı "önsözümsü anı-yorum"la sunuyoruz.

Tadımlık


"Başkasının Ben'i Sorunu" ile Yarım Yüzyıllık Birlikteliğim ya da Bir Fenomenoloji Serüveni


Nerdeyse yarım yüzyıldan beri "Başkasının Ben'i Sorunu" ile birlikteyiz. Kimi çökertici bir ağırlık üstümde, kimi sevindirici bir çekim; neye elatsam, bazan zorluklara iteler, bazan da hafifletici bir akışla beni içine alır başka-ben uğraşları. Özüme özgü yaşama-sözlüğümde kısacık bir deyim ama, nice onyıllar kuşatımlı yaşama-gerçekliğimde eşsiz önemi var. Duyumlarım, eylemlerim, karşılaşmalarım, şaşmalarım, değişimlerim, - kendimi bildim bileli, hep bu soruyla, ayrılmazcasına, örgülenerek sürüp gitmekte. Bu dünyadaki tarihim coğrafyamla, akla gelebilecek çeşit çeşit beden-düşünce-anlam-değer vargılarımı, canlı bir varlık olarak, hep bu soruyu sorma ve yanıtlama deneyişlerimle yaşadım içimde dışımda. Meğer 50 yıl olmuş. Pekçoğumuz gibi benim yaşamım da: tek sorunun yoğurduğu bir yaşam değil; türlü türlü sorunlara açıktır, sorunların her türlüsünü çağırır, üretir, gerektirir insan yaşamı. Bir deyime, yaşamın anayasası bu, yaşamak budur. İnancıma göre, yaşamımın belki birçok kişiye ilk bakışta tuhaf gelecek özelliğiyse: başkasının-ben'i sorununu her çağımda kesintisiz bir ırmak olarak yaşamımın en içinde bulmamdır. Benzetmeli konuşma ikliminde kalarak şöyle diyebilirim: bazan gürül gürül, bazan sessiz sessiz "başkasının ben'i sorunu" enginine akan bir ırmak benim yaşamım. İşte böyle bir bilinçle şimdi kendime bakınca, açık-seçik saptayabildiğim şu: Sorunu ilk kez dile getirdiğimde, rastlantı-gereklilik (daha uygun nasıl belirtebilirim, aşağı yukarı 50 yıl öncelerimdeydim?), Husserl'i tanıdığım o ilk aylarımla, birden, özümü hızla kaptırdığım yoğun gelişimli bir serüven "başkasının ben'i sorunu"yla başlamış oldu benim için. Edmund Husserl'de Başkasının-Ben'i kılığında bir kitap olarak yayımlanmasına dek daha 10 yıl kadar bir zaman yaşayacaktım kolkola, kucak kucağa sorunla, üzüntülü sevinçli. Özgeçmişimde başkasının ben'i ile Husserl'in birarada oluşu, gerçekten de, hem bilinç hem derinlik, hem sağlamlık, hem hız kazandırdı soruma. Şöyle ki, bu-yalnızca-benim-için-böyledir duygusuyla, son derece öznel birtakım ışınlarla gözlerim kamaşırken, Husserl'le nesnel paylaşımlı, bilimsel yapılı, felsefece kuşatımlı bir güvenceye kavuşmuştum artık. İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru güneşsi önemi yeniden önplana çıkan Husserl'e çok şey borçlu oluyorum böylece. Başkasının-ben'i diye yaşadığım öznel çekimli sorun çırpınışlarım, Husserl'le karşılaşmamla, felsefece, dolayısıyla da bilimce bir ortaklaşalığa erişmiş oldu. Böylece bir tutku durumundaki başkasının ben'i sorunu, düşünsel bir kültür uğraşına dönüştü benim için. "Başkasının ben'i" yöresinde yapıp ettiğim herşeyi, artık beni aşan bir sorun-geleneği içinde ele alabilecektim. Öyle oldu nitekim. Sorunumla ilgili arayışlarımda tutkuca hiçbirşey yitirmeksizin, Husserl'deki incelemelerimden edindiklerimle soruda derinleşip karınca kararınca bazı yanıtlara yüreklendim.
Kapat