9789750809422
64452
https://www.sahafium.com/kitap/gol-saatleri-p64452.html
Göl Saatleri
0.00
Göl Saatleri, Ahmet Hâşim şiirinin açık denizi gibi... Şair, ilk yayımlanış tarihlerinden bu yana neredeyse yüz yıl geçen şiirleriyle hâlâ ayakta ve bizi gerçek şiirin uzak ve gizemli sularına buyur ediyor. Hâşimin ilk şiir kitabı olan Göl Saatleri de basıma hazırlanırken, öteki kitaplarda olduğu gibi metin ve notlar dışında, tanıtıcı ve çözümleyici sunuş yazısı, küçük sözlük de eklendi.
Tadımlık
ZULMET
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-vad olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb
Bırak leyâle bu cism-i garîb ü merdûdu,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu.
Diken ve taşları üstünde bir çetin13 râhın
Dağıldı nesc-i harîr-i ümîd-i mahrûmum
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş14 mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît
Beni bir tûde eyleyen zulmet
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların iştiâl-i seyyâli15
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hak.
Sen git
Ve eyle davet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Davet-i yeldâla16 titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rüyâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm ile meşbû u müştail yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît
O belde-i zer ü hülyâda17 bekleyen gözler
Nerde? derlerse,
Ne oldu, nerde o? derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâyede mevt-i fecîimi18 anlat.19
Tadımlık
ZULMET
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-vad olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb
Bırak leyâle bu cism-i garîb ü merdûdu,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu.
Diken ve taşları üstünde bir çetin13 râhın
Dağıldı nesc-i harîr-i ümîd-i mahrûmum
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş14 mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît
Beni bir tûde eyleyen zulmet
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların iştiâl-i seyyâli15
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hak.
Sen git
Ve eyle davet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Davet-i yeldâla16 titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rüyâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm ile meşbû u müştail yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît
O belde-i zer ü hülyâda17 bekleyen gözler
Nerde? derlerse,
Ne oldu, nerde o? derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâyede mevt-i fecîimi18 anlat.19
Göl Saatleri, Ahmet Hâşim şiirinin açık denizi gibi... Şair, ilk yayımlanış tarihlerinden bu yana neredeyse yüz yıl geçen şiirleriyle hâlâ ayakta ve bizi gerçek şiirin uzak ve gizemli sularına buyur ediyor. Hâşimin ilk şiir kitabı olan Göl Saatleri de basıma hazırlanırken, öteki kitaplarda olduğu gibi metin ve notlar dışında, tanıtıcı ve çözümleyici sunuş yazısı, küçük sözlük de eklendi.
Tadımlık
ZULMET
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-vad olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb
Bırak leyâle bu cism-i garîb ü merdûdu,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu.
Diken ve taşları üstünde bir çetin13 râhın
Dağıldı nesc-i harîr-i ümîd-i mahrûmum
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş14 mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît
Beni bir tûde eyleyen zulmet
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların iştiâl-i seyyâli15
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hak.
Sen git
Ve eyle davet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Davet-i yeldâla16 titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rüyâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm ile meşbû u müştail yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît
O belde-i zer ü hülyâda17 bekleyen gözler
Nerde? derlerse,
Ne oldu, nerde o? derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâyede mevt-i fecîimi18 anlat.19
Tadımlık
ZULMET
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-vad olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb
Bırak leyâle bu cism-i garîb ü merdûdu,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu.
Diken ve taşları üstünde bir çetin13 râhın
Dağıldı nesc-i harîr-i ümîd-i mahrûmum
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş14 mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît
Beni bir tûde eyleyen zulmet
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların iştiâl-i seyyâli15
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hak.
Sen git
Ve eyle davet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Davet-i yeldâla16 titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rüyâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm ile meşbû u müştail yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît
O belde-i zer ü hülyâda17 bekleyen gözler
Nerde? derlerse,
Ne oldu, nerde o? derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâyede mevt-i fecîimi18 anlat.19