9789753635639
23194
https://www.sahafium.com/kitap/hindistana-yolculuk-ve-nepal-gezisi-p23194.html
Hindistan'a Yolculuk ve Nepal Gezisi Tüm Zamanların Gözdesi
0.00
Düşler ülkesi Hindistan: Tac Mahal, kutsal hayvanlar, camiler, Ganj Nehri, dilenciler, tıklım tıklım caddeler, tapınaklar, şifalı bitkiler, racalar... Özgünlükler ülkesi Nepal: Himalayalar ve Everest Tepesi, Budistler, kutsal ibadet yerleri, sessizlik, saraylar... Gülten Dayıoğlu' nun yıllardır düşlediği bu yolculuk, bize Doğu'nun çekici güzelliklerinin kapılarını açıyor.
Tadımlık
Çok uzun yıllardır düşlediğim Hindistan ve Nepal gezisi sonunda gerçekleşti. Hindistan tutkusuna öğrencilik yıllarımda kapılmıştım. Bu tutkunun oluşmasında, belleğime biriken Hindistanla ilgili bilgilerin çok etkisi olmuştur. Başta Büyük İskender olmak üzere, tarihin en ünlü kralları, padişahları, sultanları, firavunları, kumandanları, kâşifleri, gezginleri neden Hindistan yollarına düşmüşlerdi? Amerika kıtası bile Hindistana yeni bir yol aranırken bulunmuştu. Canlarını dişlerine takarak Ümit Burnunu aşanlar da Hindistana ulaşma tutkusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Tarihin babası, Herodot, Büyük İskenderin görkemli ordularıyla Hindistana gidişini öyle bir anlatıyordu ki! Orduyla birlikte bilginler, ressamlar, düşünürler de yollara dökülmüş. Makedonyadan kalkıp, koskoca Asya kıtasını aşıp, Hindistana ulaşmak kolay mı? Hele o günkü koşullarda!.. Ama, onlar bu zoru başarmışlardı. Hindistan, ilk çağlardan bu yana insanların düşü, tutkusu, hedefi olmuştu kısacası. Kimileri bu düşü gerçekleştirmiş, kimilerininse kursağında kalmıştı. Ben de insanım. Ayrıca, kırk yıldır kendi kendime Hindistan düşü kurmamın kimseye bir zararı da yok. İşte bu düşüncelerle, bu tutkuyu yıllarca içimde büyüttüm. Bir gün Hindistana gidebilsem türküsünü söyleye söyleye, sonunda o gün geldi. Geldi ama, bu sanıldığı kadar kolay, hoş, eğlenceli, şık bir gezi değil. Eşim de pek istekli görünmüyor. Ama, hatır için çiğ tavuk yemekten kaçınmayacağını sezinliyorum. Daha işin başında, tropik hastalıklar olgusu dağ gibi dikildi karşımıza. Biz de çeşitli aşılar yaptırmakla işe başladık. Aşılar da öyle böyle değil. İnsanı dut silkeler gibi silkeliyor. Birkaç gün kendimize gelemedik. Doğrusu ya, Hindistana gitme hazırlığı yaparken, varlığımı saran coşkuyu, her şeye karşın, iki kez, üç kez, beş kez, belki de bin kez daha yaşamak isterim. Bedenim aşıdan delik deşik olsa, ilaçların şamarını yesem de, yine, Hindistana gitme olanağı bulduğumda bunu kaçırmam. Neden mi? Bu sorunun yanıtını, Hindistan gezimizi dilimin döndüğünce sizlere aktardığım zaman vermiş olacağım.
Tadımlık
Çok uzun yıllardır düşlediğim Hindistan ve Nepal gezisi sonunda gerçekleşti. Hindistan tutkusuna öğrencilik yıllarımda kapılmıştım. Bu tutkunun oluşmasında, belleğime biriken Hindistanla ilgili bilgilerin çok etkisi olmuştur. Başta Büyük İskender olmak üzere, tarihin en ünlü kralları, padişahları, sultanları, firavunları, kumandanları, kâşifleri, gezginleri neden Hindistan yollarına düşmüşlerdi? Amerika kıtası bile Hindistana yeni bir yol aranırken bulunmuştu. Canlarını dişlerine takarak Ümit Burnunu aşanlar da Hindistana ulaşma tutkusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Tarihin babası, Herodot, Büyük İskenderin görkemli ordularıyla Hindistana gidişini öyle bir anlatıyordu ki! Orduyla birlikte bilginler, ressamlar, düşünürler de yollara dökülmüş. Makedonyadan kalkıp, koskoca Asya kıtasını aşıp, Hindistana ulaşmak kolay mı? Hele o günkü koşullarda!.. Ama, onlar bu zoru başarmışlardı. Hindistan, ilk çağlardan bu yana insanların düşü, tutkusu, hedefi olmuştu kısacası. Kimileri bu düşü gerçekleştirmiş, kimilerininse kursağında kalmıştı. Ben de insanım. Ayrıca, kırk yıldır kendi kendime Hindistan düşü kurmamın kimseye bir zararı da yok. İşte bu düşüncelerle, bu tutkuyu yıllarca içimde büyüttüm. Bir gün Hindistana gidebilsem türküsünü söyleye söyleye, sonunda o gün geldi. Geldi ama, bu sanıldığı kadar kolay, hoş, eğlenceli, şık bir gezi değil. Eşim de pek istekli görünmüyor. Ama, hatır için çiğ tavuk yemekten kaçınmayacağını sezinliyorum. Daha işin başında, tropik hastalıklar olgusu dağ gibi dikildi karşımıza. Biz de çeşitli aşılar yaptırmakla işe başladık. Aşılar da öyle böyle değil. İnsanı dut silkeler gibi silkeliyor. Birkaç gün kendimize gelemedik. Doğrusu ya, Hindistana gitme hazırlığı yaparken, varlığımı saran coşkuyu, her şeye karşın, iki kez, üç kez, beş kez, belki de bin kez daha yaşamak isterim. Bedenim aşıdan delik deşik olsa, ilaçların şamarını yesem de, yine, Hindistana gitme olanağı bulduğumda bunu kaçırmam. Neden mi? Bu sorunun yanıtını, Hindistan gezimizi dilimin döndüğünce sizlere aktardığım zaman vermiş olacağım.
Düşler ülkesi Hindistan: Tac Mahal, kutsal hayvanlar, camiler, Ganj Nehri, dilenciler, tıklım tıklım caddeler, tapınaklar, şifalı bitkiler, racalar... Özgünlükler ülkesi Nepal: Himalayalar ve Everest Tepesi, Budistler, kutsal ibadet yerleri, sessizlik, saraylar... Gülten Dayıoğlu' nun yıllardır düşlediği bu yolculuk, bize Doğu'nun çekici güzelliklerinin kapılarını açıyor.
Tadımlık
Çok uzun yıllardır düşlediğim Hindistan ve Nepal gezisi sonunda gerçekleşti. Hindistan tutkusuna öğrencilik yıllarımda kapılmıştım. Bu tutkunun oluşmasında, belleğime biriken Hindistanla ilgili bilgilerin çok etkisi olmuştur. Başta Büyük İskender olmak üzere, tarihin en ünlü kralları, padişahları, sultanları, firavunları, kumandanları, kâşifleri, gezginleri neden Hindistan yollarına düşmüşlerdi? Amerika kıtası bile Hindistana yeni bir yol aranırken bulunmuştu. Canlarını dişlerine takarak Ümit Burnunu aşanlar da Hindistana ulaşma tutkusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Tarihin babası, Herodot, Büyük İskenderin görkemli ordularıyla Hindistana gidişini öyle bir anlatıyordu ki! Orduyla birlikte bilginler, ressamlar, düşünürler de yollara dökülmüş. Makedonyadan kalkıp, koskoca Asya kıtasını aşıp, Hindistana ulaşmak kolay mı? Hele o günkü koşullarda!.. Ama, onlar bu zoru başarmışlardı. Hindistan, ilk çağlardan bu yana insanların düşü, tutkusu, hedefi olmuştu kısacası. Kimileri bu düşü gerçekleştirmiş, kimilerininse kursağında kalmıştı. Ben de insanım. Ayrıca, kırk yıldır kendi kendime Hindistan düşü kurmamın kimseye bir zararı da yok. İşte bu düşüncelerle, bu tutkuyu yıllarca içimde büyüttüm. Bir gün Hindistana gidebilsem türküsünü söyleye söyleye, sonunda o gün geldi. Geldi ama, bu sanıldığı kadar kolay, hoş, eğlenceli, şık bir gezi değil. Eşim de pek istekli görünmüyor. Ama, hatır için çiğ tavuk yemekten kaçınmayacağını sezinliyorum. Daha işin başında, tropik hastalıklar olgusu dağ gibi dikildi karşımıza. Biz de çeşitli aşılar yaptırmakla işe başladık. Aşılar da öyle böyle değil. İnsanı dut silkeler gibi silkeliyor. Birkaç gün kendimize gelemedik. Doğrusu ya, Hindistana gitme hazırlığı yaparken, varlığımı saran coşkuyu, her şeye karşın, iki kez, üç kez, beş kez, belki de bin kez daha yaşamak isterim. Bedenim aşıdan delik deşik olsa, ilaçların şamarını yesem de, yine, Hindistana gitme olanağı bulduğumda bunu kaçırmam. Neden mi? Bu sorunun yanıtını, Hindistan gezimizi dilimin döndüğünce sizlere aktardığım zaman vermiş olacağım.
Tadımlık
Çok uzun yıllardır düşlediğim Hindistan ve Nepal gezisi sonunda gerçekleşti. Hindistan tutkusuna öğrencilik yıllarımda kapılmıştım. Bu tutkunun oluşmasında, belleğime biriken Hindistanla ilgili bilgilerin çok etkisi olmuştur. Başta Büyük İskender olmak üzere, tarihin en ünlü kralları, padişahları, sultanları, firavunları, kumandanları, kâşifleri, gezginleri neden Hindistan yollarına düşmüşlerdi? Amerika kıtası bile Hindistana yeni bir yol aranırken bulunmuştu. Canlarını dişlerine takarak Ümit Burnunu aşanlar da Hindistana ulaşma tutkusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Tarihin babası, Herodot, Büyük İskenderin görkemli ordularıyla Hindistana gidişini öyle bir anlatıyordu ki! Orduyla birlikte bilginler, ressamlar, düşünürler de yollara dökülmüş. Makedonyadan kalkıp, koskoca Asya kıtasını aşıp, Hindistana ulaşmak kolay mı? Hele o günkü koşullarda!.. Ama, onlar bu zoru başarmışlardı. Hindistan, ilk çağlardan bu yana insanların düşü, tutkusu, hedefi olmuştu kısacası. Kimileri bu düşü gerçekleştirmiş, kimilerininse kursağında kalmıştı. Ben de insanım. Ayrıca, kırk yıldır kendi kendime Hindistan düşü kurmamın kimseye bir zararı da yok. İşte bu düşüncelerle, bu tutkuyu yıllarca içimde büyüttüm. Bir gün Hindistana gidebilsem türküsünü söyleye söyleye, sonunda o gün geldi. Geldi ama, bu sanıldığı kadar kolay, hoş, eğlenceli, şık bir gezi değil. Eşim de pek istekli görünmüyor. Ama, hatır için çiğ tavuk yemekten kaçınmayacağını sezinliyorum. Daha işin başında, tropik hastalıklar olgusu dağ gibi dikildi karşımıza. Biz de çeşitli aşılar yaptırmakla işe başladık. Aşılar da öyle böyle değil. İnsanı dut silkeler gibi silkeliyor. Birkaç gün kendimize gelemedik. Doğrusu ya, Hindistana gitme hazırlığı yaparken, varlığımı saran coşkuyu, her şeye karşın, iki kez, üç kez, beş kez, belki de bin kez daha yaşamak isterim. Bedenim aşıdan delik deşik olsa, ilaçların şamarını yesem de, yine, Hindistana gitme olanağı bulduğumda bunu kaçırmam. Neden mi? Bu sorunun yanıtını, Hindistan gezimizi dilimin döndüğünce sizlere aktardığım zaman vermiş olacağım.