Kitapta, Hitit toplumsal ve iktisadi yapısı, Herfried Münkler'in kara imparatorluğu ve Karl Polanyi'nin yeniden dağıtımcı/haraççı düzen kavramsallaştırmaları kullanılarak incelenmektedir. Kitapta, Hitit Devletine dair şöyle bir değerlendirme yapılmaktadır:
"Hitit Devleti; krallık döneminde bir kara krallığı ve imparatorluk döneminde bölgesel bir kara imparatorluğu özelliği gösteren; mutlakıyetçi, merkeziyetçi ve teokratik nitelikleri haiz; toplumsal tabakalaşmada asiller ve asil olmayanlar arasında temel bir ayrımın esas olduğu ve özgür köylü ile köle arasındaki sınıfsal farklılaşmanın belirgin olmadığı; kamu mülkiyetinin egemen mülkiyet biçimi olduğu ve büyük kralın ülkenin tüm topraklarının tek sahibi sayıldığı; devletin artı-ürüne el koyduğu ve bu el koyma biçiminin toplumsal yaşamda durağanlığı hakim kıldığı ve büyük kralın topluluklar nezdinde baba rolünü üstlenmiş olduğu doğu tipi köleciliğin bir örneğini sunmaktadır."
Kitap, bugüne kadar Türk iktisat tarihi yazınında yaygın olarak, Osmanlı toplumsal ve iktisadi örgütlenmesinin kökeninde Oğuz, İslam, Selçuklu ve Bizans birikiminin arandığını ve Hitit birikiminin ihmal edildiğini, Hitit toplumsal ve iktisadi örgütlenmesinin de bu birikime dahil edilmesi gerektiğini iddia etmektedir.
Kitapta, Hitit toplumsal ve iktisadi yapısı, Herfried Münkler'in kara imparatorluğu ve Karl Polanyi'nin yeniden dağıtımcı/haraççı düzen kavramsallaştırmaları kullanılarak incelenmektedir. Kitapta, Hitit Devletine dair şöyle bir değerlendirme yapılmaktadır:
"Hitit Devleti; krallık döneminde bir kara krallığı ve imparatorluk döneminde bölgesel bir kara imparatorluğu özelliği gösteren; mutlakıyetçi, merkeziyetçi ve teokratik nitelikleri haiz; toplumsal tabakalaşmada asiller ve asil olmayanlar arasında temel bir ayrımın esas olduğu ve özgür köylü ile köle arasındaki sınıfsal farklılaşmanın belirgin olmadığı; kamu mülkiyetinin egemen mülkiyet biçimi olduğu ve büyük kralın ülkenin tüm topraklarının tek sahibi sayıldığı; devletin artı-ürüne el koyduğu ve bu el koyma biçiminin toplumsal yaşamda durağanlığı hakim kıldığı ve büyük kralın topluluklar nezdinde baba rolünü üstlenmiş olduğu doğu tipi köleciliğin bir örneğini sunmaktadır."
Kitap, bugüne kadar Türk iktisat tarihi yazınında yaygın olarak, Osmanlı toplumsal ve iktisadi örgütlenmesinin kökeninde Oğuz, İslam, Selçuklu ve Bizans birikiminin arandığını ve Hitit birikiminin ihmal edildiğini, Hitit toplumsal ve iktisadi örgütlenmesinin de bu birikime dahil edilmesi gerektiğini iddia etmektedir.