9786054909001
210192
https://www.sahafium.com/kitap/istanbul-lorient-p210192.html
İstanbul (Lorient) 19. Yüzyıl
0.00
Batılıların Türklere ve İslama olan ilgisi Osmanlı İmparatorluğunun güçlenmesinden sonra iyice arttı. Özellikle 16. yüzyıldan sonra Türkler ve İstanbul üzerine Batıda çok çeşitli yayınlar çıktı.
Bu yayınların önemli bir kısmı Oryantalist bakış açısını içerdiği için pek objektif değildi. Genelde Türkler aşağılanır ve küçümsenirdi. Osmanlı İmparatorluğunun güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyıldan sonra bu tür yayınlar daha da arttı. Aşağılama ve küçümseme bu yayınlarda da ağırlıktaydı.
Bazı istisna çalışmalarsa Türklere, İstanbula, İslama daha objektif yaklaşıyordu. Bunlardan biri de 19. yüzyılda İstanbulu ve diğer birçok yeri ziyaret eden Eugene Flandinin İstanbul
(LOrient) isimli eseridir. Gravür, portre ve manzara ressamı olan Eugene Flandin sosyal ve siyasal yorumlarda bulunan diğer yazarların aksine farklı ve tarafsız yaklaşımda bulunuyor.
Flandinin İstanbulun camileriyle çok yakından ilgilendiği yazdığı ayrıntılı notlarla belli oluyor. Mimariyi çok sevdiğinden ve camilere eklenen estetik minarelerden övgüyle bahsediyor. Tabii bunda Flandinin ressam olmasının büyük katkısı var.
Kitabı büyük bir titizlikle çeviren Orhan Koloğlu, Flandinin camilerle ilgili tasviriyle ilgili şöyle diyor: İstanbulun profilini belirlemekte en önde gelen Süleymaniye camii hakkında Flandinin değerlendirmesi şöyledir: İbadet yerinin boyutları ve kubbesinin yüksekliği ile İstanbulun en büyük ve gösterişli camiidir. Altın Boynuza (= Haliç), Tersaneye ve İstanbul semtlerinden birinin üzerine yerleştiği küçük vadilerden birine egemen durumdaki bir tepenin doruğuna yerleşmiş olup, şahane bir mabedin bütün ihtişamını kendinde gösterir. Dünyanın en ünlü eserlerinin de zamanın yıpratıcı etkilerini yaşadıkları bilinir. İtalyanların eğriliği ile ünlü Piza kulesini ayakta tutabilmek için nasıl çırpındıkları malumdur. Bizim de Tanrısal Bilgelik (Hagia Sophia) anlamını taşıyan adını değiştirmeye hiç kalkmadan minarelerle zenginleştirdiğimiz Ayasofya Camiinin yaşaması için durmadan çaba sarfettiğimiz bilinir. Dolayısıyla Dünyanın en ünlü mimarları arasında sayılan Mimar Sinanın Süleymaniye şaheserinin de ebediyen yaşamasını sağlayacak her düzenlemeyi takdirle karşılamak gerekiyor.
Flandin bakmaya doyamadığı İstanbul için kitabından şöyle diyor: Her köşeden İstanbulun sunduğu manzaralar o kadar güzeldir ki, en güzel olanını söylemeye kalkışsa insan şaşırır. Üş şehir ile Suriçi İstanbul, Galata, Pera sarılı Altın Boynuz şüphesiz en yücesidir. Çeşitli yerlerden sağlanan kısmi görüntüler, genel görünümüyle heyecan verici olduğu kadar, ayrıntılarıyla da baştan çıkarıcıdır. Ama İstanbulun bir manzarası vardır ki, Victor Hugoya Orientalesde şu dizelere ilham vermiştir.
---bu kıyıda İstanbul,
Bin oku birlikte yükselterek
denizin içinde demirlemiş uyuyan
bir donanmayı salıncakta sallar
Çok özel bir baskıyla basılan İstanbul kitabı meraklıların kütüphanesinde yer alması gereken önemli bir çalışma.
Eugéne Flandin kimdir?
Tam adı Jean Baptiste Eugène Napoléon Flandin. Fransız Sanatçı. 1809 yılında Napolide doğdu, 1876da Pariste öldü. Tarihi gravür, portre ve manzara ressamı. Ayrıca suluboya resimleri çalışmıştır. Oryantalist olarak da bilinir. 1837de Cezayirde Fransız ordusuna katılmıştır. 1840da mimar ve ressam Pascal Costela İrana gitmiş ve bölgenin eski ve yeni anıtlarını keşfetmiştir. Dönüşte Musul, Halep ve İstanbulu gezmiştir.
Bu yayınların önemli bir kısmı Oryantalist bakış açısını içerdiği için pek objektif değildi. Genelde Türkler aşağılanır ve küçümsenirdi. Osmanlı İmparatorluğunun güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyıldan sonra bu tür yayınlar daha da arttı. Aşağılama ve küçümseme bu yayınlarda da ağırlıktaydı.
Bazı istisna çalışmalarsa Türklere, İstanbula, İslama daha objektif yaklaşıyordu. Bunlardan biri de 19. yüzyılda İstanbulu ve diğer birçok yeri ziyaret eden Eugene Flandinin İstanbul
(LOrient) isimli eseridir. Gravür, portre ve manzara ressamı olan Eugene Flandin sosyal ve siyasal yorumlarda bulunan diğer yazarların aksine farklı ve tarafsız yaklaşımda bulunuyor.
Flandinin İstanbulun camileriyle çok yakından ilgilendiği yazdığı ayrıntılı notlarla belli oluyor. Mimariyi çok sevdiğinden ve camilere eklenen estetik minarelerden övgüyle bahsediyor. Tabii bunda Flandinin ressam olmasının büyük katkısı var.
Kitabı büyük bir titizlikle çeviren Orhan Koloğlu, Flandinin camilerle ilgili tasviriyle ilgili şöyle diyor: İstanbulun profilini belirlemekte en önde gelen Süleymaniye camii hakkında Flandinin değerlendirmesi şöyledir: İbadet yerinin boyutları ve kubbesinin yüksekliği ile İstanbulun en büyük ve gösterişli camiidir. Altın Boynuza (= Haliç), Tersaneye ve İstanbul semtlerinden birinin üzerine yerleştiği küçük vadilerden birine egemen durumdaki bir tepenin doruğuna yerleşmiş olup, şahane bir mabedin bütün ihtişamını kendinde gösterir. Dünyanın en ünlü eserlerinin de zamanın yıpratıcı etkilerini yaşadıkları bilinir. İtalyanların eğriliği ile ünlü Piza kulesini ayakta tutabilmek için nasıl çırpındıkları malumdur. Bizim de Tanrısal Bilgelik (Hagia Sophia) anlamını taşıyan adını değiştirmeye hiç kalkmadan minarelerle zenginleştirdiğimiz Ayasofya Camiinin yaşaması için durmadan çaba sarfettiğimiz bilinir. Dolayısıyla Dünyanın en ünlü mimarları arasında sayılan Mimar Sinanın Süleymaniye şaheserinin de ebediyen yaşamasını sağlayacak her düzenlemeyi takdirle karşılamak gerekiyor.
Flandin bakmaya doyamadığı İstanbul için kitabından şöyle diyor: Her köşeden İstanbulun sunduğu manzaralar o kadar güzeldir ki, en güzel olanını söylemeye kalkışsa insan şaşırır. Üş şehir ile Suriçi İstanbul, Galata, Pera sarılı Altın Boynuz şüphesiz en yücesidir. Çeşitli yerlerden sağlanan kısmi görüntüler, genel görünümüyle heyecan verici olduğu kadar, ayrıntılarıyla da baştan çıkarıcıdır. Ama İstanbulun bir manzarası vardır ki, Victor Hugoya Orientalesde şu dizelere ilham vermiştir.
---bu kıyıda İstanbul,
Bin oku birlikte yükselterek
denizin içinde demirlemiş uyuyan
bir donanmayı salıncakta sallar
Çok özel bir baskıyla basılan İstanbul kitabı meraklıların kütüphanesinde yer alması gereken önemli bir çalışma.
Eugéne Flandin kimdir?
Tam adı Jean Baptiste Eugène Napoléon Flandin. Fransız Sanatçı. 1809 yılında Napolide doğdu, 1876da Pariste öldü. Tarihi gravür, portre ve manzara ressamı. Ayrıca suluboya resimleri çalışmıştır. Oryantalist olarak da bilinir. 1837de Cezayirde Fransız ordusuna katılmıştır. 1840da mimar ve ressam Pascal Costela İrana gitmiş ve bölgenin eski ve yeni anıtlarını keşfetmiştir. Dönüşte Musul, Halep ve İstanbulu gezmiştir.
Batılıların Türklere ve İslama olan ilgisi Osmanlı İmparatorluğunun güçlenmesinden sonra iyice arttı. Özellikle 16. yüzyıldan sonra Türkler ve İstanbul üzerine Batıda çok çeşitli yayınlar çıktı.
Bu yayınların önemli bir kısmı Oryantalist bakış açısını içerdiği için pek objektif değildi. Genelde Türkler aşağılanır ve küçümsenirdi. Osmanlı İmparatorluğunun güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyıldan sonra bu tür yayınlar daha da arttı. Aşağılama ve küçümseme bu yayınlarda da ağırlıktaydı.
Bazı istisna çalışmalarsa Türklere, İstanbula, İslama daha objektif yaklaşıyordu. Bunlardan biri de 19. yüzyılda İstanbulu ve diğer birçok yeri ziyaret eden Eugene Flandinin İstanbul
(LOrient) isimli eseridir. Gravür, portre ve manzara ressamı olan Eugene Flandin sosyal ve siyasal yorumlarda bulunan diğer yazarların aksine farklı ve tarafsız yaklaşımda bulunuyor.
Flandinin İstanbulun camileriyle çok yakından ilgilendiği yazdığı ayrıntılı notlarla belli oluyor. Mimariyi çok sevdiğinden ve camilere eklenen estetik minarelerden övgüyle bahsediyor. Tabii bunda Flandinin ressam olmasının büyük katkısı var.
Kitabı büyük bir titizlikle çeviren Orhan Koloğlu, Flandinin camilerle ilgili tasviriyle ilgili şöyle diyor: İstanbulun profilini belirlemekte en önde gelen Süleymaniye camii hakkında Flandinin değerlendirmesi şöyledir: İbadet yerinin boyutları ve kubbesinin yüksekliği ile İstanbulun en büyük ve gösterişli camiidir. Altın Boynuza (= Haliç), Tersaneye ve İstanbul semtlerinden birinin üzerine yerleştiği küçük vadilerden birine egemen durumdaki bir tepenin doruğuna yerleşmiş olup, şahane bir mabedin bütün ihtişamını kendinde gösterir. Dünyanın en ünlü eserlerinin de zamanın yıpratıcı etkilerini yaşadıkları bilinir. İtalyanların eğriliği ile ünlü Piza kulesini ayakta tutabilmek için nasıl çırpındıkları malumdur. Bizim de Tanrısal Bilgelik (Hagia Sophia) anlamını taşıyan adını değiştirmeye hiç kalkmadan minarelerle zenginleştirdiğimiz Ayasofya Camiinin yaşaması için durmadan çaba sarfettiğimiz bilinir. Dolayısıyla Dünyanın en ünlü mimarları arasında sayılan Mimar Sinanın Süleymaniye şaheserinin de ebediyen yaşamasını sağlayacak her düzenlemeyi takdirle karşılamak gerekiyor.
Flandin bakmaya doyamadığı İstanbul için kitabından şöyle diyor: Her köşeden İstanbulun sunduğu manzaralar o kadar güzeldir ki, en güzel olanını söylemeye kalkışsa insan şaşırır. Üş şehir ile Suriçi İstanbul, Galata, Pera sarılı Altın Boynuz şüphesiz en yücesidir. Çeşitli yerlerden sağlanan kısmi görüntüler, genel görünümüyle heyecan verici olduğu kadar, ayrıntılarıyla da baştan çıkarıcıdır. Ama İstanbulun bir manzarası vardır ki, Victor Hugoya Orientalesde şu dizelere ilham vermiştir.
---bu kıyıda İstanbul,
Bin oku birlikte yükselterek
denizin içinde demirlemiş uyuyan
bir donanmayı salıncakta sallar
Çok özel bir baskıyla basılan İstanbul kitabı meraklıların kütüphanesinde yer alması gereken önemli bir çalışma.
Eugéne Flandin kimdir?
Tam adı Jean Baptiste Eugène Napoléon Flandin. Fransız Sanatçı. 1809 yılında Napolide doğdu, 1876da Pariste öldü. Tarihi gravür, portre ve manzara ressamı. Ayrıca suluboya resimleri çalışmıştır. Oryantalist olarak da bilinir. 1837de Cezayirde Fransız ordusuna katılmıştır. 1840da mimar ve ressam Pascal Costela İrana gitmiş ve bölgenin eski ve yeni anıtlarını keşfetmiştir. Dönüşte Musul, Halep ve İstanbulu gezmiştir.
Bu yayınların önemli bir kısmı Oryantalist bakış açısını içerdiği için pek objektif değildi. Genelde Türkler aşağılanır ve küçümsenirdi. Osmanlı İmparatorluğunun güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyıldan sonra bu tür yayınlar daha da arttı. Aşağılama ve küçümseme bu yayınlarda da ağırlıktaydı.
Bazı istisna çalışmalarsa Türklere, İstanbula, İslama daha objektif yaklaşıyordu. Bunlardan biri de 19. yüzyılda İstanbulu ve diğer birçok yeri ziyaret eden Eugene Flandinin İstanbul
(LOrient) isimli eseridir. Gravür, portre ve manzara ressamı olan Eugene Flandin sosyal ve siyasal yorumlarda bulunan diğer yazarların aksine farklı ve tarafsız yaklaşımda bulunuyor.
Flandinin İstanbulun camileriyle çok yakından ilgilendiği yazdığı ayrıntılı notlarla belli oluyor. Mimariyi çok sevdiğinden ve camilere eklenen estetik minarelerden övgüyle bahsediyor. Tabii bunda Flandinin ressam olmasının büyük katkısı var.
Kitabı büyük bir titizlikle çeviren Orhan Koloğlu, Flandinin camilerle ilgili tasviriyle ilgili şöyle diyor: İstanbulun profilini belirlemekte en önde gelen Süleymaniye camii hakkında Flandinin değerlendirmesi şöyledir: İbadet yerinin boyutları ve kubbesinin yüksekliği ile İstanbulun en büyük ve gösterişli camiidir. Altın Boynuza (= Haliç), Tersaneye ve İstanbul semtlerinden birinin üzerine yerleştiği küçük vadilerden birine egemen durumdaki bir tepenin doruğuna yerleşmiş olup, şahane bir mabedin bütün ihtişamını kendinde gösterir. Dünyanın en ünlü eserlerinin de zamanın yıpratıcı etkilerini yaşadıkları bilinir. İtalyanların eğriliği ile ünlü Piza kulesini ayakta tutabilmek için nasıl çırpındıkları malumdur. Bizim de Tanrısal Bilgelik (Hagia Sophia) anlamını taşıyan adını değiştirmeye hiç kalkmadan minarelerle zenginleştirdiğimiz Ayasofya Camiinin yaşaması için durmadan çaba sarfettiğimiz bilinir. Dolayısıyla Dünyanın en ünlü mimarları arasında sayılan Mimar Sinanın Süleymaniye şaheserinin de ebediyen yaşamasını sağlayacak her düzenlemeyi takdirle karşılamak gerekiyor.
Flandin bakmaya doyamadığı İstanbul için kitabından şöyle diyor: Her köşeden İstanbulun sunduğu manzaralar o kadar güzeldir ki, en güzel olanını söylemeye kalkışsa insan şaşırır. Üş şehir ile Suriçi İstanbul, Galata, Pera sarılı Altın Boynuz şüphesiz en yücesidir. Çeşitli yerlerden sağlanan kısmi görüntüler, genel görünümüyle heyecan verici olduğu kadar, ayrıntılarıyla da baştan çıkarıcıdır. Ama İstanbulun bir manzarası vardır ki, Victor Hugoya Orientalesde şu dizelere ilham vermiştir.
---bu kıyıda İstanbul,
Bin oku birlikte yükselterek
denizin içinde demirlemiş uyuyan
bir donanmayı salıncakta sallar
Çok özel bir baskıyla basılan İstanbul kitabı meraklıların kütüphanesinde yer alması gereken önemli bir çalışma.
Eugéne Flandin kimdir?
Tam adı Jean Baptiste Eugène Napoléon Flandin. Fransız Sanatçı. 1809 yılında Napolide doğdu, 1876da Pariste öldü. Tarihi gravür, portre ve manzara ressamı. Ayrıca suluboya resimleri çalışmıştır. Oryantalist olarak da bilinir. 1837de Cezayirde Fransız ordusuna katılmıştır. 1840da mimar ve ressam Pascal Costela İrana gitmiş ve bölgenin eski ve yeni anıtlarını keşfetmiştir. Dönüşte Musul, Halep ve İstanbulu gezmiştir.