9789944404204
114083
https://www.sahafium.com/kitap/melamet-risaleleri-p114083.html
Melamet Risaleleri Bayrami Melamiliği'ne Dair
0.00
Osmanlı devleti sınırları içine barındırdığı farlı din, dil, ırk, mezhep ve inançlarla dinî-sosyo-kültürel bir mozaiği yansıtmaktadır. Bu mozaik içindeki bazı cereyanlar kısa ömürlü olurken, bazıları yaşadığı toplumu derinden etkileyerek varlığını yüzyıllar boyu sürdürmeyi başarabilmiştir. Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı XII. yüzyıldan itibaren Nakşibendiyye, Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi, özellikle XV. yyda Hacı Bayram-ı Velî tarafında kurulan Bayramiyye tarikatı içinde yeniden ortaya çıkmış ve bir müddet sonra İstanbulun gündelik hayatında yerine alarak Osmanlı dönemi tasavvufunu derinden etkileyen en önemli ekollerden biri hâline gelmiştir. Kısa zamanda önemli bir taraftar kitlesi kazanan Bayramî- Melâmîleri, kendilerine mahsus bir takım uygulama ve inançlar nedeniyle gerek ilmiye sınıfı, gerek idarî sınıf, gerekse sûfîler tarafından eleştirilmiş, taraftarları gibi aleyhtarları da hemen oluşuvermiştir. Diğer tarikatlardan farklı olarak tekke ve dergâhlarının bulunmaması, taç, hırka, zikir, âyin semâ, devrân gibi uygulamalara yer vermemeleri; tasavvufî hayatta önemli bir yeri olan nafile ibâdetlere yönelmemeleri; inançları açısından kutub inancı ve buna bağlı olarak kutbun merkezî ve idârî bir konuma sahip olması; ehl-i beyt sevgisine yaptıkları vurgu dikkati çekmiş; kendilerini itikadî ve fıkhî hiçbir mezhebe bağlı görmemeleri, şerî cezaları kendi aralarında uygulamaları ve şathiye türünden söz söylemeleri gibi meselelerden dolayı devlet tarafından üzerlerine gidilmiş, zendeka ve ilhâd suçlamasıyla şeyhleri ve dervişleri kovuşturmaya uğramış, hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş, hatta idam edilmekten kurtulamamıştır. Bu kitapta, XVI. yüzyıldan itibaren gelenek ve görenekleri, prensipleri ve inançları kitaplara aktarılmaya başlanan Bayramî Melâmîliğine dair yazılmış olan belli başlı lehte veya aleyhteki risâleler konu edinilmiştir. Sarı Abdullah Efendinin Semerâtül-Fuâd, Lalîzâde Abdülbâkî Efendinin Sergüzeşt, Müstakîmzâdenin Risâle-i Melâmiyye-i Bayrâmiyye, Osman Hakîkî Beyin İrşâdnâme, Sunullâh Gaybînin Risâle-i Halvetiyye vü Bayrâmiyye, Mehmed Amîkînin Risâle-i Beyân-ı Hamzaviyye bunlar arasında sayılabilir.
Osmanlı devleti sınırları içine barındırdığı farlı din, dil, ırk, mezhep ve inançlarla dinî-sosyo-kültürel bir mozaiği yansıtmaktadır. Bu mozaik içindeki bazı cereyanlar kısa ömürlü olurken, bazıları yaşadığı toplumu derinden etkileyerek varlığını yüzyıllar boyu sürdürmeyi başarabilmiştir. Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı XII. yüzyıldan itibaren Nakşibendiyye, Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi, özellikle XV. yyda Hacı Bayram-ı Velî tarafında kurulan Bayramiyye tarikatı içinde yeniden ortaya çıkmış ve bir müddet sonra İstanbulun gündelik hayatında yerine alarak Osmanlı dönemi tasavvufunu derinden etkileyen en önemli ekollerden biri hâline gelmiştir. Kısa zamanda önemli bir taraftar kitlesi kazanan Bayramî- Melâmîleri, kendilerine mahsus bir takım uygulama ve inançlar nedeniyle gerek ilmiye sınıfı, gerek idarî sınıf, gerekse sûfîler tarafından eleştirilmiş, taraftarları gibi aleyhtarları da hemen oluşuvermiştir. Diğer tarikatlardan farklı olarak tekke ve dergâhlarının bulunmaması, taç, hırka, zikir, âyin semâ, devrân gibi uygulamalara yer vermemeleri; tasavvufî hayatta önemli bir yeri olan nafile ibâdetlere yönelmemeleri; inançları açısından kutub inancı ve buna bağlı olarak kutbun merkezî ve idârî bir konuma sahip olması; ehl-i beyt sevgisine yaptıkları vurgu dikkati çekmiş; kendilerini itikadî ve fıkhî hiçbir mezhebe bağlı görmemeleri, şerî cezaları kendi aralarında uygulamaları ve şathiye türünden söz söylemeleri gibi meselelerden dolayı devlet tarafından üzerlerine gidilmiş, zendeka ve ilhâd suçlamasıyla şeyhleri ve dervişleri kovuşturmaya uğramış, hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş, hatta idam edilmekten kurtulamamıştır. Bu kitapta, XVI. yüzyıldan itibaren gelenek ve görenekleri, prensipleri ve inançları kitaplara aktarılmaya başlanan Bayramî Melâmîliğine dair yazılmış olan belli başlı lehte veya aleyhteki risâleler konu edinilmiştir. Sarı Abdullah Efendinin Semerâtül-Fuâd, Lalîzâde Abdülbâkî Efendinin Sergüzeşt, Müstakîmzâdenin Risâle-i Melâmiyye-i Bayrâmiyye, Osman Hakîkî Beyin İrşâdnâme, Sunullâh Gaybînin Risâle-i Halvetiyye vü Bayrâmiyye, Mehmed Amîkînin Risâle-i Beyân-ı Hamzaviyye bunlar arasında sayılabilir.