Elinizdeki kitap geç dönem Osmanlı İmparatorluğunda hukuk, idare ve üretken toplumsal ağların kesiştikleri noktada mülkiyet ilişkilerinin doğasını ve dönüşümünü inceliyor. Öncelikle Tanzimat düzenlemelerini, İslam Hukukunda yüzyıllar boyunca mîrî topraklar hakkında cereyan etmiş tartışmaların eksenine oturtuyor. Daha sonra, Tanzimat hukuksal sisteminin yönetimini İmparatorluğun yüz civarında köyü kapsayan bir kazasında mercek altına alıyor.
Kitaba göre bu yaklaşım yöntem açısından önem taşıyor, zira on dokuzuncu yüzyıl boyunca Tanzimat ıslahatları büyük ölçekli dönüşümlere uğramıştır. Bu ıslahatların etkileri de hem yürürlüğe konuluşlarının zamanlamasına hem de bölgelerin siyasal iktisadına bağlı olarak farklılıklar arz ederler. Bu yüzden siyasal yöneticiler bölge seçkinleri ile bir araya gelerek müzakere, tercüme ve çatışma süreçlerine dahil olurlar.
Kitabın üçüncü ve son bölümü sözlü mülakatlar, tapu, kadastro, nüfus, vergi, nizamiye ve şeri mahkeme kayıtlarından hareketle üretken sistemlerde mîrî topraklardaki mülkiyetin nesnesinin sadece hukuk ve idare tarafından değil, bu toprağın toplumsal üretimdeki değeri tarafından da belirlendiğini göstermektedir.
Böylece elinizdeki kitap, daha geniş karşılaştırmalı bir çerçevede hem mülkiyetin mahiyeti hem de Osmanlı ıslahatlarının mizacı konularında yeni perspektifler sunmaktadır.
Elinizdeki kitap geç dönem Osmanlı İmparatorluğunda hukuk, idare ve üretken toplumsal ağların kesiştikleri noktada mülkiyet ilişkilerinin doğasını ve dönüşümünü inceliyor. Öncelikle Tanzimat düzenlemelerini, İslam Hukukunda yüzyıllar boyunca mîrî topraklar hakkında cereyan etmiş tartışmaların eksenine oturtuyor. Daha sonra, Tanzimat hukuksal sisteminin yönetimini İmparatorluğun yüz civarında köyü kapsayan bir kazasında mercek altına alıyor.
Kitaba göre bu yaklaşım yöntem açısından önem taşıyor, zira on dokuzuncu yüzyıl boyunca Tanzimat ıslahatları büyük ölçekli dönüşümlere uğramıştır. Bu ıslahatların etkileri de hem yürürlüğe konuluşlarının zamanlamasına hem de bölgelerin siyasal iktisadına bağlı olarak farklılıklar arz ederler. Bu yüzden siyasal yöneticiler bölge seçkinleri ile bir araya gelerek müzakere, tercüme ve çatışma süreçlerine dahil olurlar.
Kitabın üçüncü ve son bölümü sözlü mülakatlar, tapu, kadastro, nüfus, vergi, nizamiye ve şeri mahkeme kayıtlarından hareketle üretken sistemlerde mîrî topraklardaki mülkiyetin nesnesinin sadece hukuk ve idare tarafından değil, bu toprağın toplumsal üretimdeki değeri tarafından da belirlendiğini göstermektedir.
Böylece elinizdeki kitap, daha geniş karşılaştırmalı bir çerçevede hem mülkiyetin mahiyeti hem de Osmanlı ıslahatlarının mizacı konularında yeni perspektifler sunmaktadır.