Modernleşme çağında Osmanlı toplumu sürekli ikilik yaşamıştır. Eski ve yeni, kadim ve cedid, tedenni ve terakki, muhafazakar ve yenilikçi, medreseli ve mektepli, alaylı ve mektepli bu düalizmin ifade biçimleridir. Son dönem Osmanlı tarihi, bu ikiliğin değişik boyutlarının tezahürleriyle doludur. Merkezinde "terakki (ilerleme)" ve "tedenni (gerileme)" kavramlarının bulunduğu bu görünümler, gerilemenin nasıl bitirileceği ve gelişmenin nasıl gerçekleştirileceği üzerine odaklanmıştır. Osmanlı modernleşmesinin içinde taşıdığı bu dualizm, entelektüel tartışmaların konusunu teşkil ettiği gibi, aynı zamanda ferdi tercihlerin, siyasi gelişmelerin ve sosyal çatışmaların da gizli ve açık konusu haline gelmiştir.
Her alanda görülen bu ikilik orduda daha çok hissedilmiştir. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra, yeni kurulmaya çalışılan ordu ve askeri mektepler; yeni anlayış, yeni yaşayış ve yeni teknolojilerle biçimlendirilmeye calısılmıştır. Ordu askeri mecburiyetlerden dolayı modernleşmeye zorlanan ilk kurum olduğundan, Batı'dan gelen fikir ve pratiklerin taşıyıcısı rolünü üstlenmiştir. Bu olgu ister istemez ordu içinde ikiliğin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Batı'dan gelen eğitim ve yaşam biçimini temsil eden subaylara mektepli, kadim olanı temsil edenlere de alaylı denilmişti, Mektepli zabitler Batı tarzı askeri mekteplerden mezun olurlarken, alaylı zabitler kışlalarda yetişmişlerdir. Başlangıçta sadece bir mensubiyeti anlatan bu kavramlar, zaman içinde zenginleşerek bir dünya görüşünü anlatmaya başlamışlardır. Mektepli ve alaylılar arasında ortaya çıkan fikri ve pratik çatışmalar, aynı zamanda Osmanlı modernleşmesinin serüyenin ve içeriğini de ortaya koymuştur. Elinizdeki bu kitap, tarihimizin bugüne kadar uzanan bir kavgasını anlamaya ve yorumlamaya yönelik bir çabadır.
Modernleşme çağında Osmanlı toplumu sürekli ikilik yaşamıştır. Eski ve yeni, kadim ve cedid, tedenni ve terakki, muhafazakar ve yenilikçi, medreseli ve mektepli, alaylı ve mektepli bu düalizmin ifade biçimleridir. Son dönem Osmanlı tarihi, bu ikiliğin değişik boyutlarının tezahürleriyle doludur. Merkezinde "terakki (ilerleme)" ve "tedenni (gerileme)" kavramlarının bulunduğu bu görünümler, gerilemenin nasıl bitirileceği ve gelişmenin nasıl gerçekleştirileceği üzerine odaklanmıştır. Osmanlı modernleşmesinin içinde taşıdığı bu dualizm, entelektüel tartışmaların konusunu teşkil ettiği gibi, aynı zamanda ferdi tercihlerin, siyasi gelişmelerin ve sosyal çatışmaların da gizli ve açık konusu haline gelmiştir.
Her alanda görülen bu ikilik orduda daha çok hissedilmiştir. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra, yeni kurulmaya çalışılan ordu ve askeri mektepler; yeni anlayış, yeni yaşayış ve yeni teknolojilerle biçimlendirilmeye calısılmıştır. Ordu askeri mecburiyetlerden dolayı modernleşmeye zorlanan ilk kurum olduğundan, Batı'dan gelen fikir ve pratiklerin taşıyıcısı rolünü üstlenmiştir. Bu olgu ister istemez ordu içinde ikiliğin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Batı'dan gelen eğitim ve yaşam biçimini temsil eden subaylara mektepli, kadim olanı temsil edenlere de alaylı denilmişti, Mektepli zabitler Batı tarzı askeri mekteplerden mezun olurlarken, alaylı zabitler kışlalarda yetişmişlerdir. Başlangıçta sadece bir mensubiyeti anlatan bu kavramlar, zaman içinde zenginleşerek bir dünya görüşünü anlatmaya başlamışlardır. Mektepli ve alaylılar arasında ortaya çıkan fikri ve pratik çatışmalar, aynı zamanda Osmanlı modernleşmesinin serüyenin ve içeriğini de ortaya koymuştur. Elinizdeki bu kitap, tarihimizin bugüne kadar uzanan bir kavgasını anlamaya ve yorumlamaya yönelik bir çabadır.