Wanda Zembrzuska, 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı’ya sığınan soylu bir Leh sülalesinin üçüncü kuşak mensubu olarak 1889’da Sofya’da dünyaya geliyor. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşını sıcağı sıcağına cephelerden takip eden tek kadın savaş muhabiri olmasıyla ünlenen Bulgar gazeteci, 1915’in kavurucu temmuz sıcağında, Sofya’da çıkan Utro Gazetesi adına, imzalanması gündemde olan Osmanlı Bulgar Hudut Tashihi Anlaşması görüşmelerini aktarmak üzere trenle İstanbul’a geliyor. Burada kaldığı yaklaşık bir ay boyunca Çanakkale Cephesine gitmenin yollarını aradığı sırada, yanı başındaki çatışmaların yakıcı nefesini ensesinde hisseden payitahtın genel atmosferini, Müslüman ve Hıristiyan sakinlerinin ne düşünüp hissettiği aktarıyor. Sıhhi teşkilatlanma ve hastanelerin durumuyla ilgili nesnel gözlem ve tespitlerde bulunuyor. Daha sonra yabancı üç gazeteci meslektaşıyla birlikte torpidoyla Tekirdağ üzerinden Gelibolu Yarımadası’na ayak basan kadın savaş muhabiri, on gün boyunca bomba ve havan mermileri yağmuru altında Çanakkale Cephesi’ni bütün yönleriyle, kadına özgü bir duyarlık ve yaklaşımla canlandırmayı başarıyor. Bu arada daha Sofya’dan bildiği Anafartalar Grubu Komutanı Miralay Mustafa Kemal Bey’i de karargâhında ziyaret ediyor. Bulgar kadın gazetecinin İstanbul ve Çanakkale Cephesi’nden gazetesine gönderdiği ve eşsiz bir kaynak niteliği taşıyan röportajlarını yüz yıl sonra Türkçeye kazandıran Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.
Wanda Zembrzuska, 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı’ya sığınan soylu bir Leh sülalesinin üçüncü kuşak mensubu olarak 1889’da Sofya’da dünyaya geliyor. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşını sıcağı sıcağına cephelerden takip eden tek kadın savaş muhabiri olmasıyla ünlenen Bulgar gazeteci, 1915’in kavurucu temmuz sıcağında, Sofya’da çıkan Utro Gazetesi adına, imzalanması gündemde olan Osmanlı Bulgar Hudut Tashihi Anlaşması görüşmelerini aktarmak üzere trenle İstanbul’a geliyor. Burada kaldığı yaklaşık bir ay boyunca Çanakkale Cephesine gitmenin yollarını aradığı sırada, yanı başındaki çatışmaların yakıcı nefesini ensesinde hisseden payitahtın genel atmosferini, Müslüman ve Hıristiyan sakinlerinin ne düşünüp hissettiği aktarıyor. Sıhhi teşkilatlanma ve hastanelerin durumuyla ilgili nesnel gözlem ve tespitlerde bulunuyor. Daha sonra yabancı üç gazeteci meslektaşıyla birlikte torpidoyla Tekirdağ üzerinden Gelibolu Yarımadası’na ayak basan kadın savaş muhabiri, on gün boyunca bomba ve havan mermileri yağmuru altında Çanakkale Cephesi’ni bütün yönleriyle, kadına özgü bir duyarlık ve yaklaşımla canlandırmayı başarıyor. Bu arada daha Sofya’dan bildiği Anafartalar Grubu Komutanı Miralay Mustafa Kemal Bey’i de karargâhında ziyaret ediyor. Bulgar kadın gazetecinin İstanbul ve Çanakkale Cephesi’nden gazetesine gönderdiği ve eşsiz bir kaynak niteliği taşıyan röportajlarını yüz yıl sonra Türkçeye kazandıran Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.