Ağaoğlunun sürgün sırasında tuttuğu günlük birkaç açıdan önemlidir: Öncelikle Mütareke yıllarında sorumlu hükümetin ve İtilafçı kadroların İtilaf devletleriyle kurdukları ilişkiler, sorumsuz ve teslimiyetçi tutumları, İstanbulun boğucu ortamı, Beyazıtta gerçekleştirilen idamlar, halkın yaşadığı ağır koşullar ve içine düştüğü ümitsizlik, birtakım zümrelerin bu olumsuz koşulları kendi menfaatlerine dönüştürme gayretleri, gayrimüslimlerin yaptıkları taşkınlıklar, İttihatçı avı, Bekirağa Bölüğünde tutuklu geçen aylar; kısacası Ağaoğlunun dönemin İstanbulunda bizzat tanık olduğu manzaralar gözümüzün önünde canlanmaktadır. İkinci olarak, hatıralar, Limni ve Malta sürgününün farklı yönlerini aydınlatacak mahiyettedir. Sürgün koşulları, tutukluların moral durumları, yaşadıkları fikir bunalımı ve sürgündeki aydınlar arasındaki felsefi-politik tartışmalar hakkında birinci derecede gözlemler içermektedir. İlgi çekici olan, bu sürgünden sonra hiçbir İttihatçının eski angajmanlarını hatırlamak bile istememesidir. Dirençleri kırılmıştır. Sürgünden sonra yurda dönerek yeni siyasi kadrolar içinde yer alacak olanları bambaşka bir ortam ve yeni koşullar beklemektedir. Üçüncüsü, hatıralar, Mütareke ve işgal dönemi ile günümüz Türkiyesinin koşulları arasında bazı yönlerden paralellikler/benzerlikler kurmaya imkan tanımaktadır. Dördüncüsü ve en önemlisi, Ağaoğlu, Batının ikiyüzlülüğü ve Batı sorununun Türkiye için nasıl felaketli sonuçlar doğurabileceği konusunda kritik ipuçları vermektedir. Bu açılardan hatıralar bellek tazeleyici olduğu kadar öğreticidir de.
Ağaoğlunun sürgün sırasında tuttuğu günlük birkaç açıdan önemlidir: Öncelikle Mütareke yıllarında sorumlu hükümetin ve İtilafçı kadroların İtilaf devletleriyle kurdukları ilişkiler, sorumsuz ve teslimiyetçi tutumları, İstanbulun boğucu ortamı, Beyazıtta gerçekleştirilen idamlar, halkın yaşadığı ağır koşullar ve içine düştüğü ümitsizlik, birtakım zümrelerin bu olumsuz koşulları kendi menfaatlerine dönüştürme gayretleri, gayrimüslimlerin yaptıkları taşkınlıklar, İttihatçı avı, Bekirağa Bölüğünde tutuklu geçen aylar; kısacası Ağaoğlunun dönemin İstanbulunda bizzat tanık olduğu manzaralar gözümüzün önünde canlanmaktadır. İkinci olarak, hatıralar, Limni ve Malta sürgününün farklı yönlerini aydınlatacak mahiyettedir. Sürgün koşulları, tutukluların moral durumları, yaşadıkları fikir bunalımı ve sürgündeki aydınlar arasındaki felsefi-politik tartışmalar hakkında birinci derecede gözlemler içermektedir. İlgi çekici olan, bu sürgünden sonra hiçbir İttihatçının eski angajmanlarını hatırlamak bile istememesidir. Dirençleri kırılmıştır. Sürgünden sonra yurda dönerek yeni siyasi kadrolar içinde yer alacak olanları bambaşka bir ortam ve yeni koşullar beklemektedir. Üçüncüsü, hatıralar, Mütareke ve işgal dönemi ile günümüz Türkiyesinin koşulları arasında bazı yönlerden paralellikler/benzerlikler kurmaya imkan tanımaktadır. Dördüncüsü ve en önemlisi, Ağaoğlu, Batının ikiyüzlülüğü ve Batı sorununun Türkiye için nasıl felaketli sonuçlar doğurabileceği konusunda kritik ipuçları vermektedir. Bu açılardan hatıralar bellek tazeleyici olduğu kadar öğreticidir de.