"Global ısınma çok büyük ölçüde insan işi olsa bile geçerli olan şudur: Geçmişte elde edilen sonuçlar geleceğin garantisi değildir. İklimin geleceğini sadece insan faktörünün belirleyeceğinden hareket edenler yanıldıklarını göreceklerdir. İklim, sadece CO2 miktarıyla orantılı olarak değişmez. Şiddetli yanardağ patlamaları, güneş etkinliğindeki varyasyonlar, şimdiye kadar bilinmeyen geri besleme mekanizmaları trend değişikliklerine yol açabilir... Yayın bombardımanına bakarak Dünya'nın son aşamaya gelmiş bir kansere yakalandığından korkanlar, bir ihtimal ikinci bir görüş almak isteyecektir ve bu kitabın işlevi birçokları için budur... Dünya, bizi şu anda korkutan tüm afetleri görüp geçirdi; ancak biz insanlar zamana öyle dar bir aralıktan bakıyoruz ki, afetlerin sadece uslu durursak bir daha meydana gelmeyeceğini sanıyoruz... Bir politikacı gelecek seçimleri, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünürken, gelecek bin kuşağı kim düşünüyor? Hiç kimse. Bu kitap, artık biraz daha uzun vadeli düşünme adına yapılmış bir savunma konuşmasıdır. Geriye, insanlığın tarihine, gezegenlerin tarihine bakmaya geldiğinde hepimiz çok akıllıyız.
Öyleyse niye bir defa da biraz daha uzak bir geleceğe bakmıyoruz? Çünkü bugün, daha dün, yarındı. Üstelik bunun için milyarlarca yıl sonrasına, Güneş'in ölümüne ve Dünya'nın soğumasına kadar gitmemize bile gerek yok. H. G. Wells'in Zaman Makinesi'ndeki 802.701 yılını da dikkate almayabiliriz. Hayır, sadece yeryüzündeki süreçlere dair bugünkü bilgimizle önümüzdeki on bin yılı görmeye çalışalım. Peki, neden on bin yıl? Şimdi içinde yaşadığımız dönem, holosen, on bin yıl önce başladı. Holosen döneminin başlangıcını oluşturan 'bahar'dı bu ve jeoloji tarihinden bildiğimiz kadarıyla bizimki gibi sıcak dönemler çoğunlukla on bin yıldan çok daha uzun sürmüyor. Patlayalı on bin yıl geçmemiş yanardağlara faal gözüyle bakılıyor.
ABD'de radyoaktif atıkların on bin yıl dokunulmadan depolanması zorunlu… Ve 2003'te Endonezya'nın Flores Adası'nda kalıntıları bulunan en yakın akrabamız küçük adamın nesli tükeneli on bin yılı çok aşmıyor. İşte bu sebeple 'güz'ü düşünmenin zamanı geldi..." Bu kitap sadece küresel ısınma konusundaki alternatif görüşleriyle değil, tektonik levha hareketleri, deniz seviyesi değişiklikleri, yanardağ etkinlikleri, buzul çağı gibi konularda verdiği bilgilerle de ilgi çekmeyi hak ediyor. Samuel Kroonenberg, Hollanda'da Delft Teknik Üniversitesi'nde jeoloji profesörü.
"Global ısınma çok büyük ölçüde insan işi olsa bile geçerli olan şudur: Geçmişte elde edilen sonuçlar geleceğin garantisi değildir. İklimin geleceğini sadece insan faktörünün belirleyeceğinden hareket edenler yanıldıklarını göreceklerdir. İklim, sadece CO2 miktarıyla orantılı olarak değişmez. Şiddetli yanardağ patlamaları, güneş etkinliğindeki varyasyonlar, şimdiye kadar bilinmeyen geri besleme mekanizmaları trend değişikliklerine yol açabilir... Yayın bombardımanına bakarak Dünya'nın son aşamaya gelmiş bir kansere yakalandığından korkanlar, bir ihtimal ikinci bir görüş almak isteyecektir ve bu kitabın işlevi birçokları için budur... Dünya, bizi şu anda korkutan tüm afetleri görüp geçirdi; ancak biz insanlar zamana öyle dar bir aralıktan bakıyoruz ki, afetlerin sadece uslu durursak bir daha meydana gelmeyeceğini sanıyoruz... Bir politikacı gelecek seçimleri, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünürken, gelecek bin kuşağı kim düşünüyor? Hiç kimse. Bu kitap, artık biraz daha uzun vadeli düşünme adına yapılmış bir savunma konuşmasıdır. Geriye, insanlığın tarihine, gezegenlerin tarihine bakmaya geldiğinde hepimiz çok akıllıyız.
Öyleyse niye bir defa da biraz daha uzak bir geleceğe bakmıyoruz? Çünkü bugün, daha dün, yarındı. Üstelik bunun için milyarlarca yıl sonrasına, Güneş'in ölümüne ve Dünya'nın soğumasına kadar gitmemize bile gerek yok. H. G. Wells'in Zaman Makinesi'ndeki 802.701 yılını da dikkate almayabiliriz. Hayır, sadece yeryüzündeki süreçlere dair bugünkü bilgimizle önümüzdeki on bin yılı görmeye çalışalım. Peki, neden on bin yıl? Şimdi içinde yaşadığımız dönem, holosen, on bin yıl önce başladı. Holosen döneminin başlangıcını oluşturan 'bahar'dı bu ve jeoloji tarihinden bildiğimiz kadarıyla bizimki gibi sıcak dönemler çoğunlukla on bin yıldan çok daha uzun sürmüyor. Patlayalı on bin yıl geçmemiş yanardağlara faal gözüyle bakılıyor.
ABD'de radyoaktif atıkların on bin yıl dokunulmadan depolanması zorunlu… Ve 2003'te Endonezya'nın Flores Adası'nda kalıntıları bulunan en yakın akrabamız küçük adamın nesli tükeneli on bin yılı çok aşmıyor. İşte bu sebeple 'güz'ü düşünmenin zamanı geldi..." Bu kitap sadece küresel ısınma konusundaki alternatif görüşleriyle değil, tektonik levha hareketleri, deniz seviyesi değişiklikleri, yanardağ etkinlikleri, buzul çağı gibi konularda verdiği bilgilerle de ilgi çekmeyi hak ediyor. Samuel Kroonenberg, Hollanda'da Delft Teknik Üniversitesi'nde jeoloji profesörü.