9789750058264
126668
https://www.sahafium.com/kitap/sehirlerin-sultani-istanbul-p126668.html
Şehirlerin Sultanı İstanbul Seyyahların Aynasında
0.00
44 seyyahın aynasında
Görüntülenen İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabı hazırlayan Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbulun dünya tarihinde en çok ziyaret edilen şehirlerden biri olduğunu vurguluyor. Albaraka tarafından yayımlanan kitapta Ümit Meriç, 44 seyyahın aynasında görüntülenen İstanbulu yansıtıyor.
Prof. Dr. Ümit Meriç, Albaraka tarafından yayımlanan, Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabına 670 yılıyla ve ilk seyyah olarak kabul ettiği Galyalı bir Kardinal olan Arkufla başlıyor. Konstantino Polisten Konstantiniye başlığını taşıyan kitabın birinci bölümü 44 tane seyyahın yazılı eserlerinden alınmış seçmelerden oluşuyor. Her seyyah ile ilgili bilgi veriliyor. İstanbulu bir Hıristiyan şehri olarak tanıyoruz. O dönemde gelen seyyahların düşünceleri de böyle. Seyyahların gözlemiyle bir kısmı ortadan kalkmış ama bugün İstanbulun bir parçası olan birçok abideyi ve şahsiyeti tanımış oluyoruz. Birinci bölümde abidelere ağırlık verdiğini söyleyen Meriç, ikinci bölümde daha çok insanların sosyal hayatına dair manzaralara yer veriyor. Örneğin, fetih yeni gerçekleşmiş, sıcağı sıcağına İstanbulu bir İtalyan seyyahtan okumak çok ilginç Meriçi etkileyen bir başka şey de, Amerikalı gazeteci Marc Tuvenin bir tekkeyi ziyaret ettiği zaman İslamiyet hakkında bilgisi olmadığı için ne kadar konunun dışında kalmış olduğunu belirtmesi. İstanbul hakkında yazılan 5000 tane seyahatname olduğunu belirten Ümit Meriç, kitapta İstanbulun fethinden günümüze kadar gelen seyyahların gözlemlerine özellikle yer verdiğini ve bu seçimi yaparken çok zorlandığını söylüyor. Meriç, İstanbulun en yoğun ilgi gördüğü zamanı, 1501 ile 1551 arasında İrandan Çine kadar gelen seyyahlar tarafından yazılan 901 tane seyahatname olduğuna dikkat çekiyor. 2009daki seyyahların gözlemlerine kadar mümkün olduğunca farklı gözle gören gözlere kitapta yer veriliyor.
Bugün ve yarın için önemli
Prof. Dr. Ümit Meriç, bu kitabı yazmadaki amacını, 1950lerde şimdiki nüfusun onda biri olan İstanbula dışarıdan gelip, şehrin nüfusunu bir hayli zenginleştiren insanlarımıza nasıl bir şehirde yaşadıkları bilincini kazandırmak olarak açıklıyor. Hazırlık sürecinin yaklaşık üç yıl sürdüğünü belirten Meriç, 2010da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbulu yeniden keşfetmek, yeniden tanımak gerekir. 2010 vesilesiyle bu şehirde yaşayan insanımıza ve dünya insanına İstanbulun dünya tarihinde ne kadar istisnai bir yere sahip olduğunu anlatmalıyız. Çok farklı gözlemcilerin eserlerine başvurarak İstanbulun bugünün ve yarının dünyası açısından ehemmiyetine projektör tutmalıyız diye sözlerini sürdürüyor.
Farklı elbiseler giyen bir şehir
Prof. Dr. Ümit Meriç, farklı perspektiflerden İstanbulu tanımak açısından bu kitabın çok önemli olduğunu söylerken, İstanbulda değişen toplumsal hayatı şöyle tasvirliyor: Her seferinde farklı İstanbullarla karşılaşıyorum. Bu farklı elbiseler giyen bir insan gibi. İstanbulun üstündeki elbiseler değişiyor ama İstanbul hep güzel. Elbiselerin değişmesi onun güzelliğini değiştirmiyor. En çok dikkatini çeken gözlemlerden birini ise Meriç şöyle anlatıyor: İlk avluda aynı anda ceylanlar ile aslanlar serbest dolaşıyor. Elçiler bunu görünce dehşete düşüyor. Ceylan aslandan korkmuyor, aslan da ceylana saldırmıyor. Bu aslında sembolik manada, birbirinden çok farklı özellikleri olan kavimleri bir arada sulh ve sükûn içinde yaşatan bir devlet olma anlamına geliyor. Her ikisinin de ihtiyaçları verildiği için barış içinde yaşıyorlar. Bugünle de çok bağlantılı bir hikâye bu.
Görüntülenen İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabı hazırlayan Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbulun dünya tarihinde en çok ziyaret edilen şehirlerden biri olduğunu vurguluyor. Albaraka tarafından yayımlanan kitapta Ümit Meriç, 44 seyyahın aynasında görüntülenen İstanbulu yansıtıyor.
Prof. Dr. Ümit Meriç, Albaraka tarafından yayımlanan, Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabına 670 yılıyla ve ilk seyyah olarak kabul ettiği Galyalı bir Kardinal olan Arkufla başlıyor. Konstantino Polisten Konstantiniye başlığını taşıyan kitabın birinci bölümü 44 tane seyyahın yazılı eserlerinden alınmış seçmelerden oluşuyor. Her seyyah ile ilgili bilgi veriliyor. İstanbulu bir Hıristiyan şehri olarak tanıyoruz. O dönemde gelen seyyahların düşünceleri de böyle. Seyyahların gözlemiyle bir kısmı ortadan kalkmış ama bugün İstanbulun bir parçası olan birçok abideyi ve şahsiyeti tanımış oluyoruz. Birinci bölümde abidelere ağırlık verdiğini söyleyen Meriç, ikinci bölümde daha çok insanların sosyal hayatına dair manzaralara yer veriyor. Örneğin, fetih yeni gerçekleşmiş, sıcağı sıcağına İstanbulu bir İtalyan seyyahtan okumak çok ilginç Meriçi etkileyen bir başka şey de, Amerikalı gazeteci Marc Tuvenin bir tekkeyi ziyaret ettiği zaman İslamiyet hakkında bilgisi olmadığı için ne kadar konunun dışında kalmış olduğunu belirtmesi. İstanbul hakkında yazılan 5000 tane seyahatname olduğunu belirten Ümit Meriç, kitapta İstanbulun fethinden günümüze kadar gelen seyyahların gözlemlerine özellikle yer verdiğini ve bu seçimi yaparken çok zorlandığını söylüyor. Meriç, İstanbulun en yoğun ilgi gördüğü zamanı, 1501 ile 1551 arasında İrandan Çine kadar gelen seyyahlar tarafından yazılan 901 tane seyahatname olduğuna dikkat çekiyor. 2009daki seyyahların gözlemlerine kadar mümkün olduğunca farklı gözle gören gözlere kitapta yer veriliyor.
Bugün ve yarın için önemli
Prof. Dr. Ümit Meriç, bu kitabı yazmadaki amacını, 1950lerde şimdiki nüfusun onda biri olan İstanbula dışarıdan gelip, şehrin nüfusunu bir hayli zenginleştiren insanlarımıza nasıl bir şehirde yaşadıkları bilincini kazandırmak olarak açıklıyor. Hazırlık sürecinin yaklaşık üç yıl sürdüğünü belirten Meriç, 2010da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbulu yeniden keşfetmek, yeniden tanımak gerekir. 2010 vesilesiyle bu şehirde yaşayan insanımıza ve dünya insanına İstanbulun dünya tarihinde ne kadar istisnai bir yere sahip olduğunu anlatmalıyız. Çok farklı gözlemcilerin eserlerine başvurarak İstanbulun bugünün ve yarının dünyası açısından ehemmiyetine projektör tutmalıyız diye sözlerini sürdürüyor.
Farklı elbiseler giyen bir şehir
Prof. Dr. Ümit Meriç, farklı perspektiflerden İstanbulu tanımak açısından bu kitabın çok önemli olduğunu söylerken, İstanbulda değişen toplumsal hayatı şöyle tasvirliyor: Her seferinde farklı İstanbullarla karşılaşıyorum. Bu farklı elbiseler giyen bir insan gibi. İstanbulun üstündeki elbiseler değişiyor ama İstanbul hep güzel. Elbiselerin değişmesi onun güzelliğini değiştirmiyor. En çok dikkatini çeken gözlemlerden birini ise Meriç şöyle anlatıyor: İlk avluda aynı anda ceylanlar ile aslanlar serbest dolaşıyor. Elçiler bunu görünce dehşete düşüyor. Ceylan aslandan korkmuyor, aslan da ceylana saldırmıyor. Bu aslında sembolik manada, birbirinden çok farklı özellikleri olan kavimleri bir arada sulh ve sükûn içinde yaşatan bir devlet olma anlamına geliyor. Her ikisinin de ihtiyaçları verildiği için barış içinde yaşıyorlar. Bugünle de çok bağlantılı bir hikâye bu.
44 seyyahın aynasında
Görüntülenen İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabı hazırlayan Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbulun dünya tarihinde en çok ziyaret edilen şehirlerden biri olduğunu vurguluyor. Albaraka tarafından yayımlanan kitapta Ümit Meriç, 44 seyyahın aynasında görüntülenen İstanbulu yansıtıyor.
Prof. Dr. Ümit Meriç, Albaraka tarafından yayımlanan, Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabına 670 yılıyla ve ilk seyyah olarak kabul ettiği Galyalı bir Kardinal olan Arkufla başlıyor. Konstantino Polisten Konstantiniye başlığını taşıyan kitabın birinci bölümü 44 tane seyyahın yazılı eserlerinden alınmış seçmelerden oluşuyor. Her seyyah ile ilgili bilgi veriliyor. İstanbulu bir Hıristiyan şehri olarak tanıyoruz. O dönemde gelen seyyahların düşünceleri de böyle. Seyyahların gözlemiyle bir kısmı ortadan kalkmış ama bugün İstanbulun bir parçası olan birçok abideyi ve şahsiyeti tanımış oluyoruz. Birinci bölümde abidelere ağırlık verdiğini söyleyen Meriç, ikinci bölümde daha çok insanların sosyal hayatına dair manzaralara yer veriyor. Örneğin, fetih yeni gerçekleşmiş, sıcağı sıcağına İstanbulu bir İtalyan seyyahtan okumak çok ilginç Meriçi etkileyen bir başka şey de, Amerikalı gazeteci Marc Tuvenin bir tekkeyi ziyaret ettiği zaman İslamiyet hakkında bilgisi olmadığı için ne kadar konunun dışında kalmış olduğunu belirtmesi. İstanbul hakkında yazılan 5000 tane seyahatname olduğunu belirten Ümit Meriç, kitapta İstanbulun fethinden günümüze kadar gelen seyyahların gözlemlerine özellikle yer verdiğini ve bu seçimi yaparken çok zorlandığını söylüyor. Meriç, İstanbulun en yoğun ilgi gördüğü zamanı, 1501 ile 1551 arasında İrandan Çine kadar gelen seyyahlar tarafından yazılan 901 tane seyahatname olduğuna dikkat çekiyor. 2009daki seyyahların gözlemlerine kadar mümkün olduğunca farklı gözle gören gözlere kitapta yer veriliyor.
Bugün ve yarın için önemli
Prof. Dr. Ümit Meriç, bu kitabı yazmadaki amacını, 1950lerde şimdiki nüfusun onda biri olan İstanbula dışarıdan gelip, şehrin nüfusunu bir hayli zenginleştiren insanlarımıza nasıl bir şehirde yaşadıkları bilincini kazandırmak olarak açıklıyor. Hazırlık sürecinin yaklaşık üç yıl sürdüğünü belirten Meriç, 2010da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbulu yeniden keşfetmek, yeniden tanımak gerekir. 2010 vesilesiyle bu şehirde yaşayan insanımıza ve dünya insanına İstanbulun dünya tarihinde ne kadar istisnai bir yere sahip olduğunu anlatmalıyız. Çok farklı gözlemcilerin eserlerine başvurarak İstanbulun bugünün ve yarının dünyası açısından ehemmiyetine projektör tutmalıyız diye sözlerini sürdürüyor.
Farklı elbiseler giyen bir şehir
Prof. Dr. Ümit Meriç, farklı perspektiflerden İstanbulu tanımak açısından bu kitabın çok önemli olduğunu söylerken, İstanbulda değişen toplumsal hayatı şöyle tasvirliyor: Her seferinde farklı İstanbullarla karşılaşıyorum. Bu farklı elbiseler giyen bir insan gibi. İstanbulun üstündeki elbiseler değişiyor ama İstanbul hep güzel. Elbiselerin değişmesi onun güzelliğini değiştirmiyor. En çok dikkatini çeken gözlemlerden birini ise Meriç şöyle anlatıyor: İlk avluda aynı anda ceylanlar ile aslanlar serbest dolaşıyor. Elçiler bunu görünce dehşete düşüyor. Ceylan aslandan korkmuyor, aslan da ceylana saldırmıyor. Bu aslında sembolik manada, birbirinden çok farklı özellikleri olan kavimleri bir arada sulh ve sükûn içinde yaşatan bir devlet olma anlamına geliyor. Her ikisinin de ihtiyaçları verildiği için barış içinde yaşıyorlar. Bugünle de çok bağlantılı bir hikâye bu.
Görüntülenen İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabı hazırlayan Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbulun dünya tarihinde en çok ziyaret edilen şehirlerden biri olduğunu vurguluyor. Albaraka tarafından yayımlanan kitapta Ümit Meriç, 44 seyyahın aynasında görüntülenen İstanbulu yansıtıyor.
Prof. Dr. Ümit Meriç, Albaraka tarafından yayımlanan, Seyyahların Aynasında İstanbul adlı kitabına 670 yılıyla ve ilk seyyah olarak kabul ettiği Galyalı bir Kardinal olan Arkufla başlıyor. Konstantino Polisten Konstantiniye başlığını taşıyan kitabın birinci bölümü 44 tane seyyahın yazılı eserlerinden alınmış seçmelerden oluşuyor. Her seyyah ile ilgili bilgi veriliyor. İstanbulu bir Hıristiyan şehri olarak tanıyoruz. O dönemde gelen seyyahların düşünceleri de böyle. Seyyahların gözlemiyle bir kısmı ortadan kalkmış ama bugün İstanbulun bir parçası olan birçok abideyi ve şahsiyeti tanımış oluyoruz. Birinci bölümde abidelere ağırlık verdiğini söyleyen Meriç, ikinci bölümde daha çok insanların sosyal hayatına dair manzaralara yer veriyor. Örneğin, fetih yeni gerçekleşmiş, sıcağı sıcağına İstanbulu bir İtalyan seyyahtan okumak çok ilginç Meriçi etkileyen bir başka şey de, Amerikalı gazeteci Marc Tuvenin bir tekkeyi ziyaret ettiği zaman İslamiyet hakkında bilgisi olmadığı için ne kadar konunun dışında kalmış olduğunu belirtmesi. İstanbul hakkında yazılan 5000 tane seyahatname olduğunu belirten Ümit Meriç, kitapta İstanbulun fethinden günümüze kadar gelen seyyahların gözlemlerine özellikle yer verdiğini ve bu seçimi yaparken çok zorlandığını söylüyor. Meriç, İstanbulun en yoğun ilgi gördüğü zamanı, 1501 ile 1551 arasında İrandan Çine kadar gelen seyyahlar tarafından yazılan 901 tane seyahatname olduğuna dikkat çekiyor. 2009daki seyyahların gözlemlerine kadar mümkün olduğunca farklı gözle gören gözlere kitapta yer veriliyor.
Bugün ve yarın için önemli
Prof. Dr. Ümit Meriç, bu kitabı yazmadaki amacını, 1950lerde şimdiki nüfusun onda biri olan İstanbula dışarıdan gelip, şehrin nüfusunu bir hayli zenginleştiren insanlarımıza nasıl bir şehirde yaşadıkları bilincini kazandırmak olarak açıklıyor. Hazırlık sürecinin yaklaşık üç yıl sürdüğünü belirten Meriç, 2010da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbulu yeniden keşfetmek, yeniden tanımak gerekir. 2010 vesilesiyle bu şehirde yaşayan insanımıza ve dünya insanına İstanbulun dünya tarihinde ne kadar istisnai bir yere sahip olduğunu anlatmalıyız. Çok farklı gözlemcilerin eserlerine başvurarak İstanbulun bugünün ve yarının dünyası açısından ehemmiyetine projektör tutmalıyız diye sözlerini sürdürüyor.
Farklı elbiseler giyen bir şehir
Prof. Dr. Ümit Meriç, farklı perspektiflerden İstanbulu tanımak açısından bu kitabın çok önemli olduğunu söylerken, İstanbulda değişen toplumsal hayatı şöyle tasvirliyor: Her seferinde farklı İstanbullarla karşılaşıyorum. Bu farklı elbiseler giyen bir insan gibi. İstanbulun üstündeki elbiseler değişiyor ama İstanbul hep güzel. Elbiselerin değişmesi onun güzelliğini değiştirmiyor. En çok dikkatini çeken gözlemlerden birini ise Meriç şöyle anlatıyor: İlk avluda aynı anda ceylanlar ile aslanlar serbest dolaşıyor. Elçiler bunu görünce dehşete düşüyor. Ceylan aslandan korkmuyor, aslan da ceylana saldırmıyor. Bu aslında sembolik manada, birbirinden çok farklı özellikleri olan kavimleri bir arada sulh ve sükûn içinde yaşatan bir devlet olma anlamına geliyor. Her ikisinin de ihtiyaçları verildiği için barış içinde yaşıyorlar. Bugünle de çok bağlantılı bir hikâye bu.