9789751741431
226172
https://www.sahafium.com/kitap/serh-i-ibarat-mevlevilik-musiki-ve-sema-sharh-al-ibarat-mustakim-zadah-suleyman-sad-al-din-p226172.html
Şerh-i İbarat - Mevlevilik, Musiki ve Sema - Sharh al-Ibarat - Mustakim-zadah Suleyman Sad al-Din
250.00
İslâmiyet’in ilk devirlerinden itibaren sûfîlerin icra ettikleri mûsikî, semâ‘, devrân ve raksın meşruiyeti tartışılagelen bir konu olmuştur. Bir kısım âlimler bunların caiz olduğunu savunmuş bir kısmı da bunların icra edilmesini pek hoş karşılamamıştır. Hatta mûsikî, semâ‘ ve devrânla iştigal edenler tekfirle dahi itham edilmişlerdir. Özellikle 17. yüzyıl İstanbul’unda ortaya çıkan ve dine sonradan girdiği söylenen bid‘at ve hurâfeleri ortadan kaldırmayı kendilerine düstur edindiklerini iddia eden Kadızâdeli hareketiyle meydana gelen fikrî çekişme kendisini çatışmaya bırakmıştır. Hazret-i Mevlânâ’nın izinden giden ve onun tasavvuf anlayışını kendilerine rehber edinen Mevlevîler ise mûsîkî ve semâ‘ ile iştigal etmelerinden dolayı bu tartışmaların merkezinde kalmışlardır.
Bu dönemde birçok âlim mûsikînin ve semâ‘ın caiz olduğunu ispat için eserler kaleme almış ve sûfîleri savunmuşlardır. XVII. yüzyıldan sonra da birtakım eserlerin telifi gerçekleşmiştir. İşte bunlardan bir tanesi de devrinin büyük âlim ve sûfîlerinden olan Abdülganî en-Nablusî’ye (ö. 1731) aittir. el-Ukûdü’l-Lü’lü’iyye fî Tarîki’s-Sâdeti’l-Mevleviyye adını verdiği eserini Nablusî, Mevlevîler özelinde sûfîleri savunmak ve mûsîki, semâ‘, devrân gibi zikir ve ritüellerin caiz olduğunu ispat için kaleme almıştır. Aynı şekilde 18. yüzyılın en velûd âlimlerinden Müstakîmzâde de bu eseri tercüme/şerh ederek Mevlevîler’i savunmuş ve bu konu hakkındaki tutumunu ortaya koymuştur.
Yazma Eser Uzmanı Ensar Karagöz tarafından Süleymaniye Kütüphanesi’nde yer alan iki nüshaya (Pertev Paşa 427, Lala İsmail 179) dayanılarak hazırlanan çalışmada Nablusî’nin Arapça el-Ukûdü’l-Lü’lü’iyye fî Tarîki’s-Sâdeti’l-Mevleviyye adlı eserine Müstakîmzâde’nin yaptığı Şerh-i İbârât adlı tercüme/şerhin tenkitli metni ilim âleminin istifadesine sunulmuştur. Ayrıca eserin Giriş’inde Kadızâdeli hareketi ve mûsikî ile semâ‘ın yasaklanma hadisesi genel hatlarıyla irdelenmiş, Nablusî ve Müstakîmzâde’nin Mevlevîlikle olan irtibatları izah edilmeye çalışılmıştır.
İslâmiyet’in ilk devirlerinden itibaren sûfîlerin icra ettikleri mûsikî, semâ‘, devrân ve raksın meşruiyeti tartışılagelen bir konu olmuştur. Bir kısım âlimler bunların caiz olduğunu savunmuş bir kısmı da bunların icra edilmesini pek hoş karşılamamıştır. Hatta mûsikî, semâ‘ ve devrânla iştigal edenler tekfirle dahi itham edilmişlerdir. Özellikle 17. yüzyıl İstanbul’unda ortaya çıkan ve dine sonradan girdiği söylenen bid‘at ve hurâfeleri ortadan kaldırmayı kendilerine düstur edindiklerini iddia eden Kadızâdeli hareketiyle meydana gelen fikrî çekişme kendisini çatışmaya bırakmıştır. Hazret-i Mevlânâ’nın izinden giden ve onun tasavvuf anlayışını kendilerine rehber edinen Mevlevîler ise mûsîkî ve semâ‘ ile iştigal etmelerinden dolayı bu tartışmaların merkezinde kalmışlardır.
Bu dönemde birçok âlim mûsikînin ve semâ‘ın caiz olduğunu ispat için eserler kaleme almış ve sûfîleri savunmuşlardır. XVII. yüzyıldan sonra da birtakım eserlerin telifi gerçekleşmiştir. İşte bunlardan bir tanesi de devrinin büyük âlim ve sûfîlerinden olan Abdülganî en-Nablusî’ye (ö. 1731) aittir. el-Ukûdü’l-Lü’lü’iyye fî Tarîki’s-Sâdeti’l-Mevleviyye adını verdiği eserini Nablusî, Mevlevîler özelinde sûfîleri savunmak ve mûsîki, semâ‘, devrân gibi zikir ve ritüellerin caiz olduğunu ispat için kaleme almıştır. Aynı şekilde 18. yüzyılın en velûd âlimlerinden Müstakîmzâde de bu eseri tercüme/şerh ederek Mevlevîler’i savunmuş ve bu konu hakkındaki tutumunu ortaya koymuştur.
Yazma Eser Uzmanı Ensar Karagöz tarafından Süleymaniye Kütüphanesi’nde yer alan iki nüshaya (Pertev Paşa 427, Lala İsmail 179) dayanılarak hazırlanan çalışmada Nablusî’nin Arapça el-Ukûdü’l-Lü’lü’iyye fî Tarîki’s-Sâdeti’l-Mevleviyye adlı eserine Müstakîmzâde’nin yaptığı Şerh-i İbârât adlı tercüme/şerhin tenkitli metni ilim âleminin istifadesine sunulmuştur. Ayrıca eserin Giriş’inde Kadızâdeli hareketi ve mûsikî ile semâ‘ın yasaklanma hadisesi genel hatlarıyla irdelenmiş, Nablusî ve Müstakîmzâde’nin Mevlevîlikle olan irtibatları izah edilmeye çalışılmıştır.