Bir içtihat hukuku olarak doğan ve gelişen İslam hukuku, tarihi süreci içinde ve özellikle Osmanlı uygulamasında kanun hukukuna doğru bir evrim geçirmiş, Halife Mansur'la bir teşebbüs olarak başlayan, Ebussuud Efendi döneminde kısmen hayata geçirilen İslam hukukunun kanun hukukuna dönüşmesi süreci özellikle Tanzimat sonrasında güçlü çıkışlarla sürmüştür. Öncesine nazaran birçok alandaki kapsamlı kanunlaştırma faaliyetleri, yabancı kanunların toptan veya kısmi resepsiyonu, fıkhın yerini hukuka, medresenin yerini Mekteb-i Hukuk’a bıraktığı bu sürecin belki de en önemli düzenlemesi aynı zamanda İslam hukuk tarihinde de bir ilki oluşturacak olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’nin yazılmasıdır.
Uzun yıllardır ülkenin tartışma gündeminden düşmeyen, bu topraklara özgü bir hukuk düşüncesi oluşturma yolunda; hukukta batılılaşma, kanunlaştırma, yeni bir fıkıh usulü, hukuk ve din ilişkisi, laiklik gibi halen tartışılan konuların ilk defa ciddi biçimde ele alındığı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini kapsayan Osmanlı son dönemi, klasik döneme ve Cumhuriyet dönemine nazaran daha önemli bir birikimi ifade eder. Bu bağlamda, eserde Osmanlı son dönemi hukuk düşüncesi; bağlamı, aktörleri ve yapılan tartışmalar, bürokrasi ve aydınlar arasından belli başlı isimlerin hukuki konulara yaklaşımları, bu dönemde üretilen fikirlerin Osmanlı hukuk sistemini nasıl dönüştürdüğü gösterilmeye çalışılmıştır.
Hukuk düşüncesi tarihi, belli bir tarihsel dönemde, düşünürlerin bireysel olmaktan çıkıp pozitif hukuku değiştiren veya toplumsallaşarak bir fikir hareketini oluşturan hukuki düşünce yapılarının incelenmesini hedefler. Bu eser de Osmanlı son dönemini ele alan bir hukuk düşüncesi tarihi araştırmasıdır.
Bir içtihat hukuku olarak doğan ve gelişen İslam hukuku, tarihi süreci içinde ve özellikle Osmanlı uygulamasında kanun hukukuna doğru bir evrim geçirmiş, Halife Mansur'la bir teşebbüs olarak başlayan, Ebussuud Efendi döneminde kısmen hayata geçirilen İslam hukukunun kanun hukukuna dönüşmesi süreci özellikle Tanzimat sonrasında güçlü çıkışlarla sürmüştür. Öncesine nazaran birçok alandaki kapsamlı kanunlaştırma faaliyetleri, yabancı kanunların toptan veya kısmi resepsiyonu, fıkhın yerini hukuka, medresenin yerini Mekteb-i Hukuk’a bıraktığı bu sürecin belki de en önemli düzenlemesi aynı zamanda İslam hukuk tarihinde de bir ilki oluşturacak olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’nin yazılmasıdır.
Uzun yıllardır ülkenin tartışma gündeminden düşmeyen, bu topraklara özgü bir hukuk düşüncesi oluşturma yolunda; hukukta batılılaşma, kanunlaştırma, yeni bir fıkıh usulü, hukuk ve din ilişkisi, laiklik gibi halen tartışılan konuların ilk defa ciddi biçimde ele alındığı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini kapsayan Osmanlı son dönemi, klasik döneme ve Cumhuriyet dönemine nazaran daha önemli bir birikimi ifade eder. Bu bağlamda, eserde Osmanlı son dönemi hukuk düşüncesi; bağlamı, aktörleri ve yapılan tartışmalar, bürokrasi ve aydınlar arasından belli başlı isimlerin hukuki konulara yaklaşımları, bu dönemde üretilen fikirlerin Osmanlı hukuk sistemini nasıl dönüştürdüğü gösterilmeye çalışılmıştır.
Hukuk düşüncesi tarihi, belli bir tarihsel dönemde, düşünürlerin bireysel olmaktan çıkıp pozitif hukuku değiştiren veya toplumsallaşarak bir fikir hareketini oluşturan hukuki düşünce yapılarının incelenmesini hedefler. Bu eser de Osmanlı son dönemini ele alan bir hukuk düşüncesi tarihi araştırmasıdır.