Muhibbî'den (Kanûnî Sultan Süleyman) sonra en çok gazel yazan şair olarak bilinen Zâtî'nin (1471-1546) divanını konu edinen bu kitap, divan şiiri ile dönemin sosyal hayatı arasındaki paralelliği göstermeye çalışan bir gayretin ürünüdür. Bu çalışma aynı zamanda, divan şairinin zihin dünyasını belirleyen iki önemli unsurdan biri olan sosyal hayat bağlamında Zâtî'nin şiirlerini şerhetme girişimidir. Şiirin "nasıl" söylendiğinin yanı sıra, "ne" söylediğinin de önemli olduğunu vurgulayan bu eser, metodolojik açıdan yeni bir yaklaşımdır. Ayrıca divan şiirinin sosyal hayat boyutunu öne çıkararak altı yüzyıl süren bu şiir geleneğinin toplumdan uzak ve soyut duygular dünyası olduğunu söylemenin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma ile divan şiirinin çizdiği resim yeni bir boyut kazanmış ve taşıdığı imaj belirginleşmiştir.
Muhibbî'den (Kanûnî Sultan Süleyman) sonra en çok gazel yazan şair olarak bilinen Zâtî'nin (1471-1546) divanını konu edinen bu kitap, divan şiiri ile dönemin sosyal hayatı arasındaki paralelliği göstermeye çalışan bir gayretin ürünüdür. Bu çalışma aynı zamanda, divan şairinin zihin dünyasını belirleyen iki önemli unsurdan biri olan sosyal hayat bağlamında Zâtî'nin şiirlerini şerhetme girişimidir. Şiirin "nasıl" söylendiğinin yanı sıra, "ne" söylediğinin de önemli olduğunu vurgulayan bu eser, metodolojik açıdan yeni bir yaklaşımdır. Ayrıca divan şiirinin sosyal hayat boyutunu öne çıkararak altı yüzyıl süren bu şiir geleneğinin toplumdan uzak ve soyut duygular dünyası olduğunu söylemenin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma ile divan şiirinin çizdiği resim yeni bir boyut kazanmış ve taşıdığı imaj belirginleşmiştir.