Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimleri köylülerin çoğunlukta oldukları nüfus yapıları üzerine inşa edilmelerine rağmen Türk tarihçiliğinde kent merkezli iktidarın politikalarına ve eylemlerine odaklanan araştırmalar çoğunluktadır. Köylüler veya yöneticilerin ve aydınların köylü kitleleriyle ilişkileri tarih araştırmalarına çok az konu edilmişlerdir. Aydınların toplumdan kopuk oldukları, köylülerin aydınları anlamadıkları türünden yaygın kabuller bulunmakla beraber aydın - toplum ilişkisini ve konunun zihinsel alt yapısını derinlemesine irdeleyen araştırmalar sayıca sınırlıdır.
Hasan Kendirci, bu sınırlılıkları göz önünde tutarak bir çeşit bilinç kazısına girişiyor. Köy ve köylü kavramlarının Türk düşünce dünyası için ne anlama geldiğini ve aydın - toplum ilişkisini bu perspektiften yorumlayarak yeniden sorguluyor. Resmi kayıtlardan ve yayınlardan da faydalanmakla birlikte elinizdeki eserinin temelini yaptığı köy romanı incelemeleri meydana getiriyor. Edebi eserlerin düşünce dünyasının önemli bir bileşeni olduğu gerçeğinden hareket eden Kendirci, İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemlerinde yayımlanmış köy romanlarının tüm örneklerini inceleyerek ortaya kapsamlı bir düşünce tarihi çalışması koyuyor.
Bu eserde hayatında hiç köy görmemiş aydınların da köy romanı yazdıklarına, "buğday, davar" gibi sözcüklerin bile anlamını bilmeyen okumuşların köylülerle iletişim kurma çabalarına tanık olacaksınız. Kendini Prometheus'a, Galilei'ye veya Sokrates'e benzetip köylüleri cehalet uykusundan uyandırmaya ant içen öğretmenlerin veya köylüleri arkasına alarak devrim yapmaya niyetlenen nice aydının hikayesini bulacaksınız. Tabii ki, köy kökenli yazarların romanları sayesinde köylülerin bütün olup bitenler hakkında neler düşündükleri de bu eserde kendine yer buluyor.
Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimleri köylülerin çoğunlukta oldukları nüfus yapıları üzerine inşa edilmelerine rağmen Türk tarihçiliğinde kent merkezli iktidarın politikalarına ve eylemlerine odaklanan araştırmalar çoğunluktadır. Köylüler veya yöneticilerin ve aydınların köylü kitleleriyle ilişkileri tarih araştırmalarına çok az konu edilmişlerdir. Aydınların toplumdan kopuk oldukları, köylülerin aydınları anlamadıkları türünden yaygın kabuller bulunmakla beraber aydın - toplum ilişkisini ve konunun zihinsel alt yapısını derinlemesine irdeleyen araştırmalar sayıca sınırlıdır.
Hasan Kendirci, bu sınırlılıkları göz önünde tutarak bir çeşit bilinç kazısına girişiyor. Köy ve köylü kavramlarının Türk düşünce dünyası için ne anlama geldiğini ve aydın - toplum ilişkisini bu perspektiften yorumlayarak yeniden sorguluyor. Resmi kayıtlardan ve yayınlardan da faydalanmakla birlikte elinizdeki eserinin temelini yaptığı köy romanı incelemeleri meydana getiriyor. Edebi eserlerin düşünce dünyasının önemli bir bileşeni olduğu gerçeğinden hareket eden Kendirci, İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemlerinde yayımlanmış köy romanlarının tüm örneklerini inceleyerek ortaya kapsamlı bir düşünce tarihi çalışması koyuyor.
Bu eserde hayatında hiç köy görmemiş aydınların da köy romanı yazdıklarına, "buğday, davar" gibi sözcüklerin bile anlamını bilmeyen okumuşların köylülerle iletişim kurma çabalarına tanık olacaksınız. Kendini Prometheus'a, Galilei'ye veya Sokrates'e benzetip köylüleri cehalet uykusundan uyandırmaya ant içen öğretmenlerin veya köylüleri arkasına alarak devrim yapmaya niyetlenen nice aydının hikayesini bulacaksınız. Tabii ki, köy kökenli yazarların romanları sayesinde köylülerin bütün olup bitenler hakkında neler düşündükleri de bu eserde kendine yer buluyor.