Osmanlı Devleti'nin resmi vakanüvislerinden olan Mehmed Râşid Efendi, tarihçiliğinin yanı sıra elçilik, kadılık ve kazaskerlik gibi hassas görevlerde yer almış bir devlet adamı ve aynı zamanda edebî yönü de ihmal edilemeyecek önemli bir isimdir. Râşid'in tarihçiliği, devlet adamlığı ve şairlik taraflarının önüne geçmişse de kaleme aldığı eserler göz önünde bulundurulduğunda döneminin saygın şairleri arasında değerlendirilebilir. Râşid her ne kadar Divan şiirinin inkıraz dönemini yaşadığı XVIII. yüzyılın söz üstatları Nedim, Şeyh Gâlib gibi isimlerle mukayese edilebilecek bir seviyede olmasa da kendine özgün üslubu ile adından söz ettirmiş ve edebiyat çevrelerinin dikkatini çekerek şuarâ tezkirelerinde kendisinden bahsedilmesini sağlamıştır. Sâlim, Safâyî, Fâtin gibi tezkire yazarlarının Râşid için kullandıkları ifadeler de bu görüşü destekler niteliktedir. Şuarâ tezkirelerinde ve diğer kaynaklarda kendisiyle ilgili yapılan değerlendirmeler, Divân'ında yer alan şiirleri ve Sıhhat-âbâd isimli alegorik mesnevisi şairlik seviyesini göstermesi bakımından önemlidir. Bu çalışmanın konusu Râşid'in kaleme aldığı Sencîde-i Kitâb-ı Sıhhat-âbâd adlı mesnevidir. Bu eser, alegorik üslupla yazılmış bir aşk mesnevisidir. Eserin dikkat çeken taraflarından biri de Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eserinden hareketle yazılmış olmasıdır. Râşid'in Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eserini nazma çektiğini söylemek yanlış bir ifade olmaz. Hüsn ü Aşk veya Sergüzeşt-nâme-i Rûh adlarıyla da bilinen Sıhhat u Maraz Fuzûlî'nin Farsça olarak kaleme aldığı bir eserdir. Sıhhat-âbâd'ın bir bölümünde mesnevinin kahramanlarından Kubad, Dânâ'dan kendisine bir hikâye anlatmasını ister ve Dânâ da ona Sıhhat u Maraz'ı şiir diliyle yani manzum olarak anlatır. Toplamda 1480 beyit olan bu eserin yaklaşık 600 beytitlik bir bölümünde Sıhhat u Maraz'ın manzum şeklini görürüz.
Osmanlı Devleti'nin resmi vakanüvislerinden olan Mehmed Râşid Efendi, tarihçiliğinin yanı sıra elçilik, kadılık ve kazaskerlik gibi hassas görevlerde yer almış bir devlet adamı ve aynı zamanda edebî yönü de ihmal edilemeyecek önemli bir isimdir. Râşid'in tarihçiliği, devlet adamlığı ve şairlik taraflarının önüne geçmişse de kaleme aldığı eserler göz önünde bulundurulduğunda döneminin saygın şairleri arasında değerlendirilebilir. Râşid her ne kadar Divan şiirinin inkıraz dönemini yaşadığı XVIII. yüzyılın söz üstatları Nedim, Şeyh Gâlib gibi isimlerle mukayese edilebilecek bir seviyede olmasa da kendine özgün üslubu ile adından söz ettirmiş ve edebiyat çevrelerinin dikkatini çekerek şuarâ tezkirelerinde kendisinden bahsedilmesini sağlamıştır. Sâlim, Safâyî, Fâtin gibi tezkire yazarlarının Râşid için kullandıkları ifadeler de bu görüşü destekler niteliktedir. Şuarâ tezkirelerinde ve diğer kaynaklarda kendisiyle ilgili yapılan değerlendirmeler, Divân'ında yer alan şiirleri ve Sıhhat-âbâd isimli alegorik mesnevisi şairlik seviyesini göstermesi bakımından önemlidir. Bu çalışmanın konusu Râşid'in kaleme aldığı Sencîde-i Kitâb-ı Sıhhat-âbâd adlı mesnevidir. Bu eser, alegorik üslupla yazılmış bir aşk mesnevisidir. Eserin dikkat çeken taraflarından biri de Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eserinden hareketle yazılmış olmasıdır. Râşid'in Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eserini nazma çektiğini söylemek yanlış bir ifade olmaz. Hüsn ü Aşk veya Sergüzeşt-nâme-i Rûh adlarıyla da bilinen Sıhhat u Maraz Fuzûlî'nin Farsça olarak kaleme aldığı bir eserdir. Sıhhat-âbâd'ın bir bölümünde mesnevinin kahramanlarından Kubad, Dânâ'dan kendisine bir hikâye anlatmasını ister ve Dânâ da ona Sıhhat u Maraz'ı şiir diliyle yani manzum olarak anlatır. Toplamda 1480 beyit olan bu eserin yaklaşık 600 beytitlik bir bölümünde Sıhhat u Maraz'ın manzum şeklini görürüz.