9789750518232
221576
https://www.sahafium.com/kitap/vatanim-yok-memleketim-var-p221576.html
Vatanım Yok Memleketim Var İstanbul Rumları: Mekân-Bellek-Ritüel
0.00
?İstanbullu olmak bir kere Yunanlılar arasında ve Rumlar arasında bir
ayrıcalık olarak kabul edilir. Çünkü Şehr-i Âli bu, çok eski gelenekleri
olan bir cemaatten geliyorsunuz. Bu cemaatin ne de olsa hem yakın
tarihte hem eski ortaçağlarda yaratmış olduğu bütün o eserlerle
kendinizi bir şekilde bağlı hissediyorsunuz, çünkü o kiliselerden
geçmiş oluyorsunuz, o mekânlardan geçmiş oluyorsunuz, yaşamış
oluyorsunuz, anılarınız var. (...) İstanbul güzel bir yer. İstanbul, tarihin
felsefenin şunun bunun ötesinde kendisi güzel bir şehir. Bugün de (...)
birçok şey değişmiş olmasına rağmen güzel olmaya devam eden bir
cazibe merkezi. Dolayısıyla bu, gururlanılacak bir şey..."
Göçtükleri veya ziyarete gittikleri Yunanistan'da rahat edemiyor,
Yunanlar tarafından yadırganıyorlar. Burada, İstanbul'da da Rumca
konuştuklarında büyükleri tarafından ?Susun, susun, duyacaklar"
diye uyarılıyor, göze batmamaya çalışıyorlar. Kuşaklardır yaşadıkları
şehirde ?yabancı" diye yadırganmanın hazinliği... ?Ne oralı ne buralı"
olmanın hüznü...
Elinizdeki kitap, öncelikle ve esasen İstanbullu olan Rumların algı ve
duygu dünyasına bir pencere açıyor. İstanbul'un, İstanbullu olmanın
Rum-Ortodoks kimliğinin inşasındaki yerini, bu kimliğin mekânda,
mitlerde, ritüellerde ve bellekteki yeniden üretimini anlatıyor,
anlattırıyor. Tabii, başta 6/7 Eylül vahşeti, sürgünlerle, milliyetçiliğin
tacizleriyle, bu kimliğin aşınmasının da hikâyesi bu. İstanbul'un ve
İstanbullu kimliğinin değişiminin de izlerini sürebileceğimiz bir hikâye.
Nurdan Türker, kimliğin ve hikâyenin nostalji kapanına kısılmasına da
razı olmadan, canlı ve analitik bir bakışın örneğini veriyor.
ayrıcalık olarak kabul edilir. Çünkü Şehr-i Âli bu, çok eski gelenekleri
olan bir cemaatten geliyorsunuz. Bu cemaatin ne de olsa hem yakın
tarihte hem eski ortaçağlarda yaratmış olduğu bütün o eserlerle
kendinizi bir şekilde bağlı hissediyorsunuz, çünkü o kiliselerden
geçmiş oluyorsunuz, o mekânlardan geçmiş oluyorsunuz, yaşamış
oluyorsunuz, anılarınız var. (...) İstanbul güzel bir yer. İstanbul, tarihin
felsefenin şunun bunun ötesinde kendisi güzel bir şehir. Bugün de (...)
birçok şey değişmiş olmasına rağmen güzel olmaya devam eden bir
cazibe merkezi. Dolayısıyla bu, gururlanılacak bir şey..."
Göçtükleri veya ziyarete gittikleri Yunanistan'da rahat edemiyor,
Yunanlar tarafından yadırganıyorlar. Burada, İstanbul'da da Rumca
konuştuklarında büyükleri tarafından ?Susun, susun, duyacaklar"
diye uyarılıyor, göze batmamaya çalışıyorlar. Kuşaklardır yaşadıkları
şehirde ?yabancı" diye yadırganmanın hazinliği... ?Ne oralı ne buralı"
olmanın hüznü...
Elinizdeki kitap, öncelikle ve esasen İstanbullu olan Rumların algı ve
duygu dünyasına bir pencere açıyor. İstanbul'un, İstanbullu olmanın
Rum-Ortodoks kimliğinin inşasındaki yerini, bu kimliğin mekânda,
mitlerde, ritüellerde ve bellekteki yeniden üretimini anlatıyor,
anlattırıyor. Tabii, başta 6/7 Eylül vahşeti, sürgünlerle, milliyetçiliğin
tacizleriyle, bu kimliğin aşınmasının da hikâyesi bu. İstanbul'un ve
İstanbullu kimliğinin değişiminin de izlerini sürebileceğimiz bir hikâye.
Nurdan Türker, kimliğin ve hikâyenin nostalji kapanına kısılmasına da
razı olmadan, canlı ve analitik bir bakışın örneğini veriyor.
?İstanbullu olmak bir kere Yunanlılar arasında ve Rumlar arasında bir
ayrıcalık olarak kabul edilir. Çünkü Şehr-i Âli bu, çok eski gelenekleri
olan bir cemaatten geliyorsunuz. Bu cemaatin ne de olsa hem yakın
tarihte hem eski ortaçağlarda yaratmış olduğu bütün o eserlerle
kendinizi bir şekilde bağlı hissediyorsunuz, çünkü o kiliselerden
geçmiş oluyorsunuz, o mekânlardan geçmiş oluyorsunuz, yaşamış
oluyorsunuz, anılarınız var. (...) İstanbul güzel bir yer. İstanbul, tarihin
felsefenin şunun bunun ötesinde kendisi güzel bir şehir. Bugün de (...)
birçok şey değişmiş olmasına rağmen güzel olmaya devam eden bir
cazibe merkezi. Dolayısıyla bu, gururlanılacak bir şey..."
Göçtükleri veya ziyarete gittikleri Yunanistan'da rahat edemiyor,
Yunanlar tarafından yadırganıyorlar. Burada, İstanbul'da da Rumca
konuştuklarında büyükleri tarafından ?Susun, susun, duyacaklar"
diye uyarılıyor, göze batmamaya çalışıyorlar. Kuşaklardır yaşadıkları
şehirde ?yabancı" diye yadırganmanın hazinliği... ?Ne oralı ne buralı"
olmanın hüznü...
Elinizdeki kitap, öncelikle ve esasen İstanbullu olan Rumların algı ve
duygu dünyasına bir pencere açıyor. İstanbul'un, İstanbullu olmanın
Rum-Ortodoks kimliğinin inşasındaki yerini, bu kimliğin mekânda,
mitlerde, ritüellerde ve bellekteki yeniden üretimini anlatıyor,
anlattırıyor. Tabii, başta 6/7 Eylül vahşeti, sürgünlerle, milliyetçiliğin
tacizleriyle, bu kimliğin aşınmasının da hikâyesi bu. İstanbul'un ve
İstanbullu kimliğinin değişiminin de izlerini sürebileceğimiz bir hikâye.
Nurdan Türker, kimliğin ve hikâyenin nostalji kapanına kısılmasına da
razı olmadan, canlı ve analitik bir bakışın örneğini veriyor.
ayrıcalık olarak kabul edilir. Çünkü Şehr-i Âli bu, çok eski gelenekleri
olan bir cemaatten geliyorsunuz. Bu cemaatin ne de olsa hem yakın
tarihte hem eski ortaçağlarda yaratmış olduğu bütün o eserlerle
kendinizi bir şekilde bağlı hissediyorsunuz, çünkü o kiliselerden
geçmiş oluyorsunuz, o mekânlardan geçmiş oluyorsunuz, yaşamış
oluyorsunuz, anılarınız var. (...) İstanbul güzel bir yer. İstanbul, tarihin
felsefenin şunun bunun ötesinde kendisi güzel bir şehir. Bugün de (...)
birçok şey değişmiş olmasına rağmen güzel olmaya devam eden bir
cazibe merkezi. Dolayısıyla bu, gururlanılacak bir şey..."
Göçtükleri veya ziyarete gittikleri Yunanistan'da rahat edemiyor,
Yunanlar tarafından yadırganıyorlar. Burada, İstanbul'da da Rumca
konuştuklarında büyükleri tarafından ?Susun, susun, duyacaklar"
diye uyarılıyor, göze batmamaya çalışıyorlar. Kuşaklardır yaşadıkları
şehirde ?yabancı" diye yadırganmanın hazinliği... ?Ne oralı ne buralı"
olmanın hüznü...
Elinizdeki kitap, öncelikle ve esasen İstanbullu olan Rumların algı ve
duygu dünyasına bir pencere açıyor. İstanbul'un, İstanbullu olmanın
Rum-Ortodoks kimliğinin inşasındaki yerini, bu kimliğin mekânda,
mitlerde, ritüellerde ve bellekteki yeniden üretimini anlatıyor,
anlattırıyor. Tabii, başta 6/7 Eylül vahşeti, sürgünlerle, milliyetçiliğin
tacizleriyle, bu kimliğin aşınmasının da hikâyesi bu. İstanbul'un ve
İstanbullu kimliğinin değişiminin de izlerini sürebileceğimiz bir hikâye.
Nurdan Türker, kimliğin ve hikâyenin nostalji kapanına kısılmasına da
razı olmadan, canlı ve analitik bir bakışın örneğini veriyor.