XVI. - XVIII. Asırlarda İstanbul Velileri ve Delileri "Tezkiretü'l-Müteahhirin"
Tezkiretü'l-Müteahhirîn, 1723 senesinde büyük bestekâr ve mutasavvıf Enderûnî Burnaz Hasan Ağa tarafından kaleme alınmıştır. Eser, XVI-XVIII. yüz yıllar içinde, genellikle İstanbul'da, kısmen de Bursa ve Edirne'de yaşayan bazı erenler ve meczuplarla ilgilidir. Burnaz (Enfî) Hasan Ağa, bir bestekâr olarak tanınıyorsa da, tezkire yazarı bir mutasavvıf olarak bilinmemekteydi. Bu eserle, onun araştırmacı kimliği ve bilinmeyen bir eseri ilk defa gündeme gelmektedir.
Tezkiretü'l-Müteahhirînde gerek yazarla ve gerekse devrin sûfileriyle ilgili olarak yeni pek çok bilgi ortaya çıkmıştır. Bu bilgiler kültür tarihimize önemli katkılar sağlayacak niteliktedir. Tezkiretü'l-Müteahhirîn, sûfilerle ilgili olarak yazılmış sıradan bir tezkire değildir. Eserde biyografileri kaleme alınan kişiler anlatılırken İstanbul başta olmak üzere çeşitli beldelerdeki, Saray ve Enderûndaki günlük hayat, medreseler, tekkeler, mûsıkî meclisleri, ihyâ ve usûl günleri, İstanbul dışından gelenlerin uğrak yerleri, semtler, yapılar, şâirler, sûfiler, meczuplar, dönemin âdet ve gelenekleri, insan davranışları, tipler ve şahsiyetler, siyâsî olaylar ve bu olayların perde arkası, kıyafetler, tütün, ekmek ve kahve gibi yiyecek ve içecek alışkanlıkları fevkalade canlı bir üslupla tasvir edilmektedir.
Enfî Hasan Ağa Tezkiresini bugünün modern gazetecileri gibi, "günlük notlar tutarak", konuşacağı kişiyle adeta "röportaj"lar yaparak yazmıştır. Bütün bunların yanında eserde adı geçen kişilerin çoğunluğunun İstanbullu olması veya İstanbulda yaşamaları, Tezkiretü'l-Müteahhirîni özellikle bir İstanbul Kitabı haline getirmektedir.
Tezkiretü'l-Müteahhirîn, 1723 senesinde büyük bestekâr ve mutasavvıf Enderûnî Burnaz Hasan Ağa tarafından kaleme alınmıştır. Eser, XVI-XVIII. yüz yıllar içinde, genellikle İstanbul'da, kısmen de Bursa ve Edirne'de yaşayan bazı erenler ve meczuplarla ilgilidir. Burnaz (Enfî) Hasan Ağa, bir bestekâr olarak tanınıyorsa da, tezkire yazarı bir mutasavvıf olarak bilinmemekteydi. Bu eserle, onun araştırmacı kimliği ve bilinmeyen bir eseri ilk defa gündeme gelmektedir.
Tezkiretü'l-Müteahhirînde gerek yazarla ve gerekse devrin sûfileriyle ilgili olarak yeni pek çok bilgi ortaya çıkmıştır. Bu bilgiler kültür tarihimize önemli katkılar sağlayacak niteliktedir. Tezkiretü'l-Müteahhirîn, sûfilerle ilgili olarak yazılmış sıradan bir tezkire değildir. Eserde biyografileri kaleme alınan kişiler anlatılırken İstanbul başta olmak üzere çeşitli beldelerdeki, Saray ve Enderûndaki günlük hayat, medreseler, tekkeler, mûsıkî meclisleri, ihyâ ve usûl günleri, İstanbul dışından gelenlerin uğrak yerleri, semtler, yapılar, şâirler, sûfiler, meczuplar, dönemin âdet ve gelenekleri, insan davranışları, tipler ve şahsiyetler, siyâsî olaylar ve bu olayların perde arkası, kıyafetler, tütün, ekmek ve kahve gibi yiyecek ve içecek alışkanlıkları fevkalade canlı bir üslupla tasvir edilmektedir.
Enfî Hasan Ağa Tezkiresini bugünün modern gazetecileri gibi, "günlük notlar tutarak", konuşacağı kişiyle adeta "röportaj"lar yaparak yazmıştır. Bütün bunların yanında eserde adı geçen kişilerin çoğunluğunun İstanbullu olması veya İstanbulda yaşamaları, Tezkiretü'l-Müteahhirîni özellikle bir İstanbul Kitabı haline getirmektedir.